8 Haziran 2013 Cumartesi

Gezi'nin ardından...


Mayıs’ı Haziran’a bağlayan günlerde İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan direniş, ülkemizde oldukça uzun yıllar sonra görülen bir tablo oluşturdu. Öncesinde bir organizasyon olmadan, sadece tepkiden doğan başlayan, belki de 1-2 günlük olarak düşünülen protesto ardından farklı bir tablo oluşturdu. Ve tüm ülkeye yayıldı. Uzun süredir sokaklarda görülmeyen portreler ortaya çıktı. Hatta yaşamlarında, yaşları gereği ilk kez böyle bir eyleme katılan gençlik kendini gösteriverdi…
Çok farklı boyutlar yaşadık… Muhalefete, hükümete yönelik. Ve de yıllarca içinde çalıştığım medyaya… Sanırım bu işten güç kaybedenler çok oldu ama sıralamanın ilk sırasında ne yazık ki medya yer aldı… Çeşitli kurumlar, gıda sektöründe markalar beklemedikleri tepkilerle karşılaştılar…
Geçen 1 haftalık bir süreçten sonra tüm bunları  ‘ 3 ağaç için gösterilen yaygara’ olarak nitelemek, kanımca gerçeklerden kaçmaktır. Ya da görememektir…
Ne olursa olsun bu tepkinin, yaşananların ders almak, ülkeye çeki düzen vermek açısından değerlendirilmesi şart…
Siyasi görüşünüz ne olursa olsun… Hangi partiden olursanız olsun… Hangi kimliği kendinize yakın hissederseniz hissedin…  Sanırım ‘diğer insanların’ da farkına varmak, bu ülke de ve bayrağının altında onlara da saygı duyarak yaşamayı  öğrenmek için elimize müthiş bir fırsat geçti. Çük kötü günler yaşadık, canımız – içimiz çok acıdı ama bu dersi şu süreçten çıkarmak zorundayız!
Hep insanımızın biraz ‘koyun’ gibi yaşadığını düşünürdüm. Yanıldığımı, gerektiğinde bunun böyle olmadığını gördüm ve keyif aldım… İnsanımız yıllar sonra düşünmeyi, tepki koymayı hatırladı. Haklı – haksız düşünmek ve düşünceler doğrultusunda bir tavır gösterebilmek, demokrasi adına çok şık olsa gerek. Düşünen insan daha iyi anlar, daha iyi karar verir ve doğruyu daha iyi bulur…
Şimdi bir kez daha yanılmak istiyorum zaman içinde… İnsanımızın ‘balık hafızalı’ olduğu konusunda da düş kırıklığına uğramak istiyorum…
Bugünlerde neye destek veriyorsanız… Neye tepki gösteriyorsanız…  Neyi protesto ediyorsanız… Bunda süreklilik kazanın… Israrcı olun inandığınız yolda… Zaaflarınıza yenik düşmeyin… Zamanla düzene ayak uydurup kolaya yanaşmayın…
Hükümete mi yakınsınız? Daha çok destekleyin.. Bilgi sahibi olup bol bol konuşun. Kendinizi anlatın… Kavgacı olmadan.  Sizden olmayanlara el uzatın, ortak yol bulmada öncü olun. Hedeflerinizden şaşmayın ama küçük jestler, feragatlar ülkenin birliği için çok ciddi atımlar olabilir…
Muhalefet misiniz? Kavgacı olmadan vazgeçmeyin. Aslında ne olduğunuzu çok iyi değerlendirip yaşamınızı ona göre biçimleyin ki tavrınızı herkes anlasın…Bugün protesto ettiklerinize yarın yaşamınızda yeniden yer açmayın ki tavrınız unutulmasın…
Kim olursanız olun… Tavrınızdan vazgeçmeden yaşamayı ilke edinin…
Kuşkusuz bir çok insan gibi beni de en çok üzen polis ile halkın karşı karşıya gelmesi ve devlet büyüklerimizin buna yoğunlukta seyirci kalmasıydı. Uzun süredir ‘Maçlarda biber gazı yasaklansın’ derken ne kadar da sığ baktığımı gördüm.
Bu biber gazı illeti karşıda terörist olmadıkça toptan yasaklansın… Yazıktır, günahtır…
Belki bazılarınız tepki gösterecek ama polise de üzüldüm. O telsizden ‘Saldır… Sal biber gazını, mermiyi’ anonsu geçtikten sonra ne yapabilirlerdi, anlayamıyorum. Elbette içlerinde bunu ‘fırsat’ bilip yaşama hıncını karşısındakinden çıkaranları saymıyorum. Bana iğrenç görüntüler gösterip ‘Bunları mı savunuyorsun’ diyenlerden tiksinirim. Ben de o görüntülerden nefret ettim ama kurunun yanında yaşın yanmasına seyirci kalmam. Protestosu sırasında haddini aşanların da aramızda olduğunu, bir kısım provokatörlerin oyunlarına gelenlerin olduğunu da aynı eşitlikte kabul etmeliyiz…
İnanamadığım, günlerce süren bu görüntülerde sessiz kalan, müdahale etmeyen yetkililerdi…
Bir inanamadığım da medya oldu… Aslında pek de inanılmayacak bir durum değildi benim açımdan. Neredeyse tüm medya sahiplerinin bir yandan da ticaretle uğraşması sonrasında bu endişeye dayalı politikanın ortaya çıkması gayet normal. Son çalıştığım kurumda da benzer kısıtlamaları, üstelik spor gibi bir branşta bile görmüş, yaşamıştım… Bunu zamanı gelince belki dile getiririm. Üzüntüm, medyanın emekçilerinin sokakta gördükleri tepki oldu. Sürdürülmesi gereken bir yaşam, bakılması gereken bir aile ve verilmiş bir iş! Ne yapmaları beklenir ki? Sakın ‘Başka iş yapsın o zaman’ gibi anlamsız bir yol gösterimine gitmeyin… Bir memlekette herkes işini, ama sadece işini yaparsa fayda sağlanır. Anlamadığı işe ukalalık edenlerden çok çekiyor bu ülke. Onlardan olmayın…
Medyada üst veya alt düzey olsun, çok tanıdığım insan var. Şahsen olmasa da bile yakından gözlemleme şansı edindiklerim var. İnanın bir çoğu yaşam sürdürebilme adına bazen sadece verilen görevi yapıyorlar ama inanmayarak. Ve sonrasında tepki gösteriliyor, hedef oluyorlar… Medyada kime tepki gösterilmesi gerektiğini çok iyi belirlemek gerek. Aynı zamanda kime aynı oranda destek verilmesi gerektiğini de… Sizden olmayanı protesto ederken sizden olanı unutursanız, sizden olanlar zamanla yok olur. Bir uğraşım da onlar için verilmeli…
Spor benim mesleki alanımdı. ‘Dı’ diyorum, çünkü şu an geri plandayım. Yeniden olur mu, bilemem. Ama yıllardır özlediğim, söylediğimde büyük tepki gördüğüm dostluğu bu dönem sağladı. Bugün 3 büyüklerle beraber tüm kulüpler elele… Ne olur bugünleri unutmayalım… Bunları da çıkarları uğruna bozmaya çalışanlar olacaktır. İleride bu oyunlara gelmeyelim… Her taraftar kitlesi bilmelidir ki bugün onlar varsa, diğerlerinin varlığıyla yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu işten keyif alıyorlar. Aslında birbirimizden çok farkımız olmadığını iyi anlayalım. Boşa kürek çekme olarak değerlendirilebilecek atışmalarla futbolumuzu, bu güzel oyunumuzu mahvetmeyelim daha fazla…
Bugün, yani 8 Haziran 2013’de Taksim’le beraber tüm ülkede beraberce dalgalanan bayraklar hep dalgalansın. Elele, yanyana Taksim’de duranlar bu birlikteliklerini bozmasınlar…
Yaşanan bu acı tablodan hiç olmazsa güzel bir geleceğin derslerini çıkaralım…
Yanımızdakilerin, önümüzdekilerini arkamızdakilerin daha da bir farkına varalım…
Bu dünya hepimiz için dönüyor. Bu vatan, bu bayrak hepimizin…
Yanyana, omuz omuza kan dökenlerin saygısına… Yeni bir başlangıç yapalım…
Düşünelim… Düşündüğümüzü uygulayalım… Başkalarının dediği gibi değil, kendi düşüncemize göre yaşayalım..
 Demokrasiyi unutmayalım… Hakkımızı arayarak yaşayalım…
Az değil, ciddi bir iç savaşın eşiğinden döndük… Konu kapanmış olsun…
Herkes üzerine düşeni anlamış olsun…
Saygıyla hep beraber elele yaşayalım…

Hiç olmazsa bundan sonra…