Mayıs’ı Haziran’a bağlayan günlerde İstanbul’da Gezi Parkı’nda
başlayan direniş, ülkemizde oldukça uzun yıllar sonra görülen bir tablo
oluşturdu. Öncesinde bir organizasyon olmadan, sadece tepkiden doğan başlayan,
belki de 1-2 günlük olarak düşünülen protesto ardından farklı bir tablo
oluşturdu. Ve tüm ülkeye yayıldı. Uzun süredir sokaklarda görülmeyen portreler
ortaya çıktı. Hatta yaşamlarında, yaşları gereği ilk kez böyle bir eyleme
katılan gençlik kendini gösteriverdi…
Çok farklı boyutlar yaşadık… Muhalefete, hükümete yönelik.
Ve de yıllarca içinde çalıştığım medyaya… Sanırım bu işten güç kaybedenler çok
oldu ama sıralamanın ilk sırasında ne yazık ki medya yer aldı… Çeşitli
kurumlar, gıda sektöründe markalar beklemedikleri tepkilerle karşılaştılar…
Geçen 1 haftalık bir süreçten sonra tüm bunları ‘ 3 ağaç için gösterilen yaygara’ olarak
nitelemek, kanımca gerçeklerden kaçmaktır. Ya da görememektir…
Ne olursa olsun bu tepkinin, yaşananların ders almak, ülkeye
çeki düzen vermek açısından değerlendirilmesi şart…
Siyasi görüşünüz ne olursa olsun… Hangi partiden olursanız
olsun… Hangi kimliği kendinize yakın hissederseniz hissedin… Sanırım ‘diğer insanların’ da farkına varmak,
bu ülke de ve bayrağının altında onlara da saygı duyarak yaşamayı öğrenmek için elimize müthiş bir fırsat
geçti. Çük kötü günler yaşadık, canımız – içimiz çok acıdı ama bu dersi şu
süreçten çıkarmak zorundayız!
Hep insanımızın biraz ‘koyun’ gibi yaşadığını düşünürdüm.
Yanıldığımı, gerektiğinde bunun böyle olmadığını gördüm ve keyif aldım…
İnsanımız yıllar sonra düşünmeyi, tepki koymayı hatırladı. Haklı – haksız düşünmek
ve düşünceler doğrultusunda bir tavır gösterebilmek, demokrasi adına çok şık
olsa gerek. Düşünen insan daha iyi anlar, daha iyi karar verir ve doğruyu daha
iyi bulur…
Şimdi bir kez daha yanılmak istiyorum zaman içinde…
İnsanımızın ‘balık hafızalı’ olduğu konusunda da düş kırıklığına uğramak
istiyorum…
Bugünlerde neye destek veriyorsanız… Neye tepki
gösteriyorsanız… Neyi protesto
ediyorsanız… Bunda süreklilik kazanın… Israrcı olun inandığınız yolda…
Zaaflarınıza yenik düşmeyin… Zamanla düzene ayak uydurup kolaya yanaşmayın…
Hükümete mi yakınsınız? Daha çok destekleyin.. Bilgi sahibi
olup bol bol konuşun. Kendinizi anlatın… Kavgacı olmadan. Sizden olmayanlara el uzatın, ortak yol
bulmada öncü olun. Hedeflerinizden şaşmayın ama küçük jestler, feragatlar
ülkenin birliği için çok ciddi atımlar olabilir…
Muhalefet misiniz? Kavgacı olmadan vazgeçmeyin. Aslında ne
olduğunuzu çok iyi değerlendirip yaşamınızı ona göre biçimleyin ki tavrınızı
herkes anlasın…Bugün protesto ettiklerinize yarın yaşamınızda yeniden yer
açmayın ki tavrınız unutulmasın…
Kim olursanız olun… Tavrınızdan vazgeçmeden yaşamayı ilke
edinin…
Kuşkusuz bir çok insan gibi beni de en çok üzen polis ile
halkın karşı karşıya gelmesi ve devlet büyüklerimizin buna yoğunlukta seyirci
kalmasıydı. Uzun süredir ‘Maçlarda biber gazı yasaklansın’ derken ne kadar da
sığ baktığımı gördüm.
Bu biber gazı illeti karşıda terörist olmadıkça toptan
yasaklansın… Yazıktır, günahtır…
Belki bazılarınız tepki gösterecek ama polise de üzüldüm. O
telsizden ‘Saldır… Sal biber gazını, mermiyi’ anonsu geçtikten sonra ne
yapabilirlerdi, anlayamıyorum. Elbette içlerinde bunu ‘fırsat’ bilip yaşama
hıncını karşısındakinden çıkaranları saymıyorum. Bana iğrenç görüntüler
gösterip ‘Bunları mı savunuyorsun’ diyenlerden tiksinirim. Ben de o görüntülerden
nefret ettim ama kurunun yanında yaşın yanmasına seyirci kalmam. Protestosu
sırasında haddini aşanların da aramızda olduğunu, bir kısım provokatörlerin
oyunlarına gelenlerin olduğunu da aynı eşitlikte kabul etmeliyiz…
İnanamadığım, günlerce süren bu görüntülerde sessiz kalan,
müdahale etmeyen yetkililerdi…
Bir inanamadığım da medya oldu… Aslında pek de inanılmayacak
bir durum değildi benim açımdan. Neredeyse tüm medya sahiplerinin bir yandan da
ticaretle uğraşması sonrasında bu endişeye dayalı politikanın ortaya çıkması
gayet normal. Son çalıştığım kurumda da benzer kısıtlamaları, üstelik spor gibi
bir branşta bile görmüş, yaşamıştım… Bunu zamanı gelince belki dile getiririm.
Üzüntüm, medyanın emekçilerinin sokakta gördükleri tepki oldu. Sürdürülmesi gereken
bir yaşam, bakılması gereken bir aile ve verilmiş bir iş! Ne yapmaları beklenir
ki? Sakın ‘Başka iş yapsın o zaman’ gibi anlamsız bir yol gösterimine gitmeyin…
Bir memlekette herkes işini, ama sadece işini yaparsa fayda sağlanır. Anlamadığı
işe ukalalık edenlerden çok çekiyor bu ülke. Onlardan olmayın…
Medyada üst veya alt düzey olsun, çok tanıdığım insan var. Şahsen
olmasa da bile yakından gözlemleme şansı edindiklerim var. İnanın bir çoğu
yaşam sürdürebilme adına bazen sadece verilen görevi yapıyorlar ama
inanmayarak. Ve sonrasında tepki gösteriliyor, hedef oluyorlar… Medyada kime
tepki gösterilmesi gerektiğini çok iyi belirlemek gerek. Aynı zamanda kime aynı
oranda destek verilmesi gerektiğini de… Sizden olmayanı protesto ederken sizden
olanı unutursanız, sizden olanlar zamanla yok olur. Bir uğraşım da onlar için
verilmeli…
Spor benim mesleki alanımdı. ‘Dı’ diyorum, çünkü şu an geri
plandayım. Yeniden olur mu, bilemem. Ama yıllardır özlediğim, söylediğimde
büyük tepki gördüğüm dostluğu bu dönem sağladı. Bugün 3 büyüklerle beraber tüm
kulüpler elele… Ne olur bugünleri unutmayalım… Bunları da çıkarları uğruna
bozmaya çalışanlar olacaktır. İleride bu oyunlara gelmeyelim… Her taraftar
kitlesi bilmelidir ki bugün onlar varsa, diğerlerinin varlığıyla yaşamlarını
sürdürüyorlar. Bu işten keyif alıyorlar. Aslında birbirimizden çok farkımız
olmadığını iyi anlayalım. Boşa kürek çekme olarak değerlendirilebilecek
atışmalarla futbolumuzu, bu güzel oyunumuzu mahvetmeyelim daha fazla…
Bugün, yani 8 Haziran 2013’de Taksim’le beraber tüm ülkede
beraberce dalgalanan bayraklar hep dalgalansın. Elele, yanyana Taksim’de
duranlar bu birlikteliklerini bozmasınlar…
Yaşanan bu acı tablodan hiç olmazsa güzel bir geleceğin
derslerini çıkaralım…
Yanımızdakilerin, önümüzdekilerini arkamızdakilerin daha da
bir farkına varalım…
Bu dünya hepimiz için dönüyor. Bu vatan, bu bayrak hepimizin…
Yanyana, omuz omuza kan dökenlerin saygısına… Yeni bir
başlangıç yapalım…
Düşünelim… Düşündüğümüzü uygulayalım… Başkalarının dediği
gibi değil, kendi düşüncemize göre yaşayalım..
Demokrasiyi
unutmayalım… Hakkımızı arayarak yaşayalım…
Az değil, ciddi bir iç savaşın eşiğinden döndük… Konu
kapanmış olsun…
Herkes üzerine düşeni anlamış olsun…
Saygıyla hep beraber elele yaşayalım…
Hiç olmazsa bundan sonra…