4 Mart 2018 Pazar

Keşke Sevilla maçını izletselerdi...



Çok da hafızası kuvvetli bir insan değilim. Ama 20 yılı aşkın gazetecilik yapan, 40 yıllık bir Fenerbahçeli olan ve bunun çoğunluğunda Fenerbahçe muhabirliği yapan biri olarak… Sorsanız en unutamadığn gün nedir diye…
10 yıl önce bugünü derim… 10 yıl önce bugün, 4 Mart 2008’de Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nde Sevilla’yı eleyerek çeyrek finale kalmıştı…
Basın tribünün en sağında oturuyordum. Ne bir bir bariyer, ne bir demir… Sadece merdiven boşluğunun hemen yanında İspanyol taraftarlar oturuyordu. Ve penaltılara kadar uzayan gecede sürekli bira içerek kafayı buldular. Penaltılara olay uzadığında 2 metre yanımda tüm İspanyollar sarhoştu.
İş penaltılara kalınca gazeteye mesaj geçtim. ‘Siz sonuca göre yazıyı bağlayın’ dedim. Bilgisayarımı toplayıp kendimi garantiye aldım. Çünkü tüm İspanyollar sarhoştu ve penaltıları kazanmamız durumunda önlem almalıydım…
Penaltılar sonrası çeyrek finaldeydik… Gözüm İspanyollardaydı. Hemen tedbirimi aldım. En yakındaki bana geldi. 2 saati aşkındır komşuyduk. Ben fiziksel bir hamle beklerken elini uzattı, ‘Fuck Chelsea’ diyerek beni kutladı!
Medeniyet bu dedim içimden…
Rahatlamıştım… Bir gazeteci olarak, bir Türk olarak, bir Fenerbahçeli olarak gururun en büyüğünü yaşıyordum. Gözümden mutluluk gözyaşları aktı… Döküldü demiyorum, aktı… İsmini unuttuğum (Kusuruna bakmasın olur da okursa) bir meslektaşımla göz göze geldik. O da benim gibi mutluluktan hüngür hüngür ağlıyorduk… Tarifi imkansız bir mutluluktu…
Aynı şekilde.. Gazetecilik yaşamının en acı günü deseniz… Chelsea maçı dönüşü derim… Düşünsenize, Chelsea’yi 1 golle elimizden kaçırmanın üzüntüsüyle İngiltere dönüşü ağzımızı bıçak açmamıştı…
Bir daha da böyle gurur tablosu yaşamadı Fenerbahçe… Benfica maçı falan demeyin… Şampiyonlar Ligi’nden söz ediyorum…
Nasıl gelmiştik o güne?
Çok basit…
Daum 3 yıl emek vermişti o kadroya. Ardından gelen Zico baktı ki yapılan işler doğru… İskeleti bozmadan takviyeler yaptı…  20 yıllık istikrar abidesi Aziz Yıldırım döneminin belki de en doğru işlerinin yapıldığı dönemdi… (Çünkü bu isimler Yıldırım’ı bir yere kadar frenleyebilen isimlerdi!)
Artık Fenerbahçe Avrupa’nın dikkat çeken ekibiydi…
Sonra….
Sonrasında Aziz Yıldırım ve yönetiminin eli, iyi gidişten ötürü takımın üzerinden eksik olmadı. Ve her şey geriye gitti… ‘Tam kafama göre hoca’ dediği rahmetli Aragones ve sonrasında sürekli ‘Günü Kurtarma’ dönemleri yaşadık durduk…
Her gelen hoca bir önceki hocanın takımını alt üst etti. Sürekli transferler, alt üst edilen yapılanmalar derken… Aziz Yıldırım gibi futbolda vizyonu zayıf bir başkanın yönetiminde takım hiç ileri gitmeden vasat bir Fenerbahçe olarak kaldı…
3 Temmuz gibi iğrenç bir süreçde olabilecek en kötü şekilde yönetildi… Ve her şey Koca Çınar’ın aleyhine işledi…
10 yıl geçmiş aradan… Meslek hayatımın en anlamlı günüydü.
10. anma yılında Fenerbahçe bir kez daha şampiyonluğa veda etmiş gözüküyor…
Geçenlerde bir arkadaşım sordu… ‘Alex, Van Hooijdonk, Anelka, Luciano, Lugano, Deivid gibi isimleri görmüşüz. Bu yıl bu garip takımla şampiyon olsak. Sezon sonu şampiyonluk kutlaması yapsak… Bizi çoşturacak kimin anonsu yapılacak?’
Biraz Valbueana (Oynatıldığı kadar), biraz da Guillano… Gerisi?
Yok…
Keşke… Sevilla maçı gibi tarihi bir karşılaşmanın 10. yıl dönümünde…. Zorlu Akhisar maçı öncesi… Sabah kampta futbolculara o İspanya gecesinin karşılaşması izletilseydi… Ve ‘Bakın bu formayı giyenler zamanında neler yaşadı’ denseydi…
Belki bu gece bu hüzün yaşanmazdı!