10 Ocak 2015 Cumartesi

Gazeteciler günü rafa kalksın...



10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü… Herkese kutlu olsun…

Olabildiği kadar olsun…

Önce çözemediğim nokta, neden ‘Çalışan Gazeteciler’ günü… Örneğin… Öğretmenler gününde emekli olmuş öğretmenlerimizi tebrik etmiyor muyuz, ellerinden öpmüyor muyuz? Niye ‘Çalışan Doktorların Tıp Bayramı’ değil… Bu gazetecileri sınıflandırma mantığı nedir? 
Anlatabilen varsa sevinirim…

Çalışan Gazeteciler Günü… Bu yıl sanal medyada yapılan benzetmeler dorukta… Çalışamayan Gazeteciler, Alışan Gazeteciler, Kalmayan Gazeteciler, Kovulan ve Kovulmaya Hazır Gazeteciler…
Buna neden olanlar bir nebze olsun düşünüyor, bir nebze de utanıyorlar mıdır acaba…
Ülkede en sevilmeyen ve menfaat uğruna en çok kullanılan meslek grubu kimliğine büründü gazetecilik…
Gazeteci ne yazsa yaranamıyor… Zaten mümkün değil… Bir kesimin hoşuna giden haber, doğal olarak diğer kesiminin hoşuna gitmez…

Bir de çok ‘kullanılan’ meslek oldu, özellikle havuz medyaları sayesinde… Çalışıyorsun bir grupta… Yazmak mümkün değil yönetimin isteği dışında… Patronlardan servislere, servis müdürlerine gelen öneri görüntüsündeki talimatlar… Ve ortaya çıkan haberler, sayfalar… Tıpatıp aynı, direk talep doğrultusu haberler…

20 yıla yakın spor medyasının içinde muhabir olarak görev yaptım. Uzun muhabirlik sonrası kısmen son dönemde görüş belirtir bir konuma gelmiştim…

Şimdi bakalım spor medyasına…

Önce bir ayrımı yapmak gerekir… Spor medyasında 2 grup çalışan olur, olmalı… Mesleği gazetecilik olan, yıllarını bu işe adamış haberciler, muhabirler… Ve yorumcu olarak, ter döktüğü sporun emeklileri…

Bakalım ortaya…

Artık haber yapamayan, yaptıkları haberler sürekli bir yerlere takılan, kendime en yakın hissettiğim, sayısı giderek azalan gerçek muhabirler, haberci arkadaşlarım… Maalesef dinazor olarak kenara çekilen kader dostlarım…

Yeni nesil muhabirler…Veya yeni muhabir yapılanlar...  Bir kalem, bir elçi olarak birileri tarafından bir yerlere  getirilen isimler… Körü körüne gördüklerinden şaşmayan, kendilerine gösterilenlerden başkalarını görmeyenler…

Yıllarca muhabirlik sonrası yorumcu olan, ama sonrası çıkan Türkiye’de artık sesini çıkarma gereği duymayan, ‘Gittiği yere kadar’ mantığına bürünüp bir şeye karışmaktan korkan tecrübeli yazarlar…

Hayatında 1 tane haber yapmamış, 1 tane idman izlememiş, ellerinde akıllı telefonlarıyla ekranlara çıkıp konuşup duranlar. Aslında onların kimler tarafından ne noktalara getirildiğini herkes biliyor ama onlar bunu iplemedikleri gibi ‘Biz yılların ismiyiz’ görüntüsünde konuşanlar, yazanlar… (Başka bir benzetmede bulunamadım)

Ekranlardaki spor programları… Gerçek hayatta mesleğini bile bilmediğimiz insanlar… İsmini çözemediklerimiz… Bir tane haberini bilmediklerimiz… Saatlerce konuşan, gün geldiğinde yayına gelen bir telefonla ‘Ben böyle bir şey demedim’ denince kapanan konular… Gerçek yaşananları politika doğrultusunda saklayanlar… 3 kuruş etmeyecek konu veya görüntülerle 2-3 saat program adı altında zaman hırsızlığına çaba gösterenler…

Koltuklarından gazetecilik adına en ufak bir çaba göstermeyen, mesleklerine, meslektaşlarına sahip çıkmayan, çıkamayan müdürler…

Ben dahil… Son 8-9 yılın ve böyle devam ederse bundan sonrasının gazetecileri, müdürleri… Ne anlatacaklar gelecek nesillere, kendi çocuklarına… Ben susacağım… Ama birçoğunu merak ediyorum… ‘Çok güzel durumu idare ettik’ten öte ne diyebilirler… Ne denilebilir…

Belki de dünyanın en keyifli ve en faydalı mesleklerinden birini ülke olarak garip bir noktaya taşıdık… Sonra da gününü kutluyoruz…

Bence 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gerçek anlamda gazeteciliğin yeniden başlayacağı tarihe kadar rafa kaldırılsın, ülkemizde tepki olarak kutlanmasın…

TSYD İstanbul Şubesi’nin gönderdiği mesaj: 

‘Çalışan, çalıştırılmayan, önü kesilen, meslekten erken ve haksızca koparılan, en önemlisi haber yaptığı için şikayet edilip yıpratılan meslektaşlarımızın 10 Ocak Gazeteciler Günü’nü kutlarız’

Anlayana, anlamak isteyene ne kadar çok şey anlatıyor…

‘Gazetecilikten koptu, şimdi yazıyor konuşuyor’ diyebilirsiniz… Haklı da olabilirsiniz…
Çalıştığım dönemde ben ‘eşek’ gibi çalışıyordum. Belki kimi zaman fiziken değil ama aklım sürekli işimdeydi. ‘Atlamayayım, zıplamayayım’ diye sürekli tetikte yaşıyordum. Çok insanla ters düştüm… Fenerbahçe düşmanı bile ilan edildim, güldüm geçtim J
Sonra koptum… Sanırım artık da dönüşü olmayan bir yoldayım gazetecilik adına…

Şimdi bakıyorum…

Korkunç yanlış bir politika izlemişim aslında, kendi adıma … Keşke birilerinin adamı olsaymışım… Daha önemlisi, gördüğüm bazı şeyleri keşke haber yapmayaymışım… Herşeyi istediği yerden gören, işin aslını sormayan, sövme delisi bu topluma yönelik çalışaymışım…
Erken yaşta emekli  olmazdım, belki açıkta da kalmazdım…
Olmadı kısmet değilmiş…

Ama olsun… Yaşadıklarım o yoğun temponun içindeki dünyanın yalan yüzlerini de gösterdi bana, doğrularından çok…

Doğrularını, doğru insanları biliyordum da bazı bildiklerim öyle değilmiş… Bunları bana öğretti. Gazeteciliğin aslında çok nankör bir dünya olabildiğini bana tecrübe olarak gösterdi…

Ve sürekli gazetecilere sallayıp duranlar… Sorarsın, duruma göre cevap aldığımız insanlarımız…

-Gazete okur musun?
-Hiç okumam
- O zaman bu haberi nereden biliyorsun…
-…. Duydum

Veya…

-Gazete okurmusun?
-Hergün
-Gazetenden 3 yazar saysana…
-…. (Tısss)

Ülkenin nüfusu 40-50 iken yakalanan toplam tirajlar bugünlerin üzerindeymiş… Okumayan bir toplum… Dinlemeyen bir toplum… Konuşamayan bir toplum… Kavgadan, küfürden başka tepki bilmeyen bir toplum…

Ve onların tepki gösterdiği medya…

Tek bir şey diyebilirim: 

Toplumlar hak ettiklerini yaşarlar...

Bu arada…

Gazeteciliğe nokta koymama neden olan Serhat Albayrak… 10 Ocak’ta tebrik almışmıdır ve kimleri tebrik  etmiştir… Çok merak ettim.

Ben dahil kimlere neler yaşattığının mutlaka farkındadır… Ben ne bu ne öteki dünyada asla hakkımı ona helal etmeyeceğim… Çocuğumun da hakkı üzerinde olacak… Aynaya baktığında bir gazete yöneticisi olarak neler düşünüyordur, çok merak ediyorum…

O ve benzeri isimler medyadan ellerini çekip gazeteciliğin politikadan arındığı, gazetecilere kaldığı bir dönemde kutlanacak nice 10 Ocak’lar dileğiyle…

Gönlümdeki gönül dostlarının günü kutlu olsun…



Süleyman ve Erkan… 
Soğumadınız birçoğumuzun içinde… 
Emekçiliğiniz saygıyla hep aklımızda… İnsanlığınız ise gönlümüzde…