10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü… Herkese kutlu olsun…
Olabildiği kadar olsun…
Önce çözemediğim nokta, neden ‘Çalışan Gazeteciler’ günü…
Örneğin… Öğretmenler gününde emekli olmuş öğretmenlerimizi tebrik etmiyor
muyuz, ellerinden öpmüyor muyuz? Niye ‘Çalışan Doktorların Tıp Bayramı’ değil…
Bu gazetecileri sınıflandırma mantığı nedir?
Anlatabilen varsa sevinirim…
Çalışan Gazeteciler Günü… Bu yıl sanal medyada yapılan
benzetmeler dorukta… Çalışamayan Gazeteciler, Alışan Gazeteciler, Kalmayan Gazeteciler,
Kovulan ve Kovulmaya Hazır Gazeteciler…
Buna neden olanlar bir nebze olsun düşünüyor, bir nebze de
utanıyorlar mıdır acaba…
Ülkede en sevilmeyen ve menfaat uğruna en çok kullanılan
meslek grubu kimliğine büründü gazetecilik…
Gazeteci ne yazsa yaranamıyor… Zaten mümkün değil… Bir
kesimin hoşuna giden haber, doğal olarak diğer kesiminin hoşuna gitmez…
Bir de çok ‘kullanılan’ meslek oldu, özellikle havuz
medyaları sayesinde… Çalışıyorsun bir grupta… Yazmak mümkün değil yönetimin
isteği dışında… Patronlardan servislere, servis müdürlerine gelen öneri
görüntüsündeki talimatlar… Ve ortaya çıkan haberler, sayfalar… Tıpatıp aynı,
direk talep doğrultusu haberler…
20 yıla yakın spor medyasının içinde muhabir olarak görev
yaptım. Uzun muhabirlik sonrası kısmen son dönemde görüş belirtir bir konuma
gelmiştim…
Şimdi bakalım spor medyasına…
Önce bir ayrımı yapmak gerekir… Spor medyasında 2 grup
çalışan olur, olmalı… Mesleği gazetecilik olan, yıllarını bu işe adamış
haberciler, muhabirler… Ve yorumcu olarak, ter döktüğü sporun emeklileri…
Bakalım ortaya…
Artık haber yapamayan, yaptıkları haberler sürekli bir
yerlere takılan, kendime en yakın hissettiğim, sayısı giderek azalan gerçek
muhabirler, haberci arkadaşlarım… Maalesef dinazor olarak kenara çekilen kader
dostlarım…
Yeni nesil muhabirler…Veya yeni muhabir yapılanlar... Bir kalem, bir elçi olarak birileri
tarafından bir yerlere getirilen isimler…
Körü körüne gördüklerinden şaşmayan, kendilerine gösterilenlerden başkalarını
görmeyenler…
Yıllarca muhabirlik sonrası yorumcu olan, ama sonrası çıkan
Türkiye’de artık sesini çıkarma gereği duymayan, ‘Gittiği yere kadar’ mantığına
bürünüp bir şeye karışmaktan korkan tecrübeli yazarlar…
Hayatında 1 tane haber yapmamış, 1 tane idman izlememiş,
ellerinde akıllı telefonlarıyla ekranlara çıkıp konuşup duranlar. Aslında onların
kimler tarafından ne noktalara getirildiğini herkes biliyor ama onlar bunu
iplemedikleri gibi ‘Biz yılların ismiyiz’ görüntüsünde konuşanlar, yazanlar… (Başka
bir benzetmede bulunamadım)
Ekranlardaki spor programları… Gerçek hayatta mesleğini bile
bilmediğimiz insanlar… İsmini çözemediklerimiz… Bir tane haberini
bilmediklerimiz… Saatlerce konuşan, gün geldiğinde yayına gelen bir telefonla ‘Ben
böyle bir şey demedim’ denince kapanan konular… Gerçek yaşananları politika
doğrultusunda saklayanlar… 3 kuruş etmeyecek konu veya görüntülerle 2-3 saat
program adı altında zaman hırsızlığına çaba gösterenler…
Koltuklarından gazetecilik adına en ufak bir çaba
göstermeyen, mesleklerine, meslektaşlarına sahip çıkmayan, çıkamayan müdürler…
Ben dahil… Son 8-9 yılın ve böyle devam ederse bundan
sonrasının gazetecileri, müdürleri… Ne anlatacaklar gelecek nesillere, kendi
çocuklarına… Ben susacağım… Ama birçoğunu merak ediyorum… ‘Çok güzel durumu
idare ettik’ten öte ne diyebilirler… Ne denilebilir…
Belki de dünyanın en keyifli ve en faydalı mesleklerinden
birini ülke olarak garip bir noktaya taşıdık… Sonra da gününü kutluyoruz…
Bence 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gerçek anlamda
gazeteciliğin yeniden başlayacağı tarihe kadar rafa kaldırılsın, ülkemizde
tepki olarak kutlanmasın…
TSYD İstanbul Şubesi’nin gönderdiği mesaj:
‘Çalışan, çalıştırılmayan,
önü kesilen, meslekten erken ve haksızca koparılan, en önemlisi haber yaptığı
için şikayet edilip yıpratılan meslektaşlarımızın 10 Ocak Gazeteciler Günü’nü
kutlarız’
Anlayana, anlamak isteyene ne kadar çok şey anlatıyor…
‘Gazetecilikten koptu, şimdi yazıyor konuşuyor’
diyebilirsiniz… Haklı da olabilirsiniz…
Çalıştığım dönemde ben ‘eşek’ gibi çalışıyordum. Belki kimi
zaman fiziken değil ama aklım sürekli işimdeydi. ‘Atlamayayım, zıplamayayım’
diye sürekli tetikte yaşıyordum. Çok insanla ters düştüm… Fenerbahçe düşmanı
bile ilan edildim, güldüm geçtim J
Sonra koptum… Sanırım artık da dönüşü olmayan bir yoldayım
gazetecilik adına…
Şimdi bakıyorum…
Korkunç yanlış bir politika izlemişim aslında, kendi adıma …
Keşke birilerinin adamı olsaymışım… Daha önemlisi, gördüğüm bazı şeyleri keşke
haber yapmayaymışım… Herşeyi istediği yerden gören, işin aslını sormayan, sövme
delisi bu topluma yönelik çalışaymışım…
Olmadı kısmet değilmiş…
Ama olsun… Yaşadıklarım o yoğun temponun içindeki dünyanın
yalan yüzlerini de gösterdi bana, doğrularından çok…
Doğrularını, doğru insanları biliyordum da bazı bildiklerim
öyle değilmiş… Bunları bana öğretti. Gazeteciliğin aslında çok nankör bir dünya
olabildiğini bana tecrübe olarak gösterdi…
Ve sürekli gazetecilere sallayıp duranlar… Sorarsın, duruma
göre cevap aldığımız insanlarımız…
-Gazete okur musun?
-Hiç okumam
- O zaman bu haberi nereden biliyorsun…
-…. Duydum
Veya…
-Gazete okurmusun?
-Hergün
-Gazetenden 3 yazar saysana…
-…. (Tısss)
Ülkenin nüfusu 40-50 iken yakalanan toplam tirajlar
bugünlerin üzerindeymiş… Okumayan bir toplum… Dinlemeyen bir toplum…
Konuşamayan bir toplum… Kavgadan, küfürden başka tepki bilmeyen bir toplum…
Ve onların tepki gösterdiği medya…
Tek bir şey diyebilirim:
Toplumlar hak ettiklerini yaşarlar...
Bu arada…
Gazeteciliğe nokta koymama neden olan Serhat Albayrak… 10
Ocak’ta tebrik almışmıdır ve kimleri tebrik etmiştir… Çok merak ettim.
Ben dahil kimlere neler yaşattığının mutlaka farkındadır…
Ben ne bu ne öteki dünyada asla hakkımı ona helal etmeyeceğim… Çocuğumun da
hakkı üzerinde olacak… Aynaya baktığında bir gazete yöneticisi olarak neler
düşünüyordur, çok merak ediyorum…
O ve benzeri isimler medyadan ellerini çekip gazeteciliğin
politikadan arındığı, gazetecilere kaldığı bir dönemde kutlanacak nice 10 Ocak’lar
dileğiyle…
Gönlümdeki gönül dostlarının günü kutlu olsun…
Süleyman ve Erkan…
Soğumadınız birçoğumuzun içinde…
Emekçiliğiniz
saygıyla hep aklımızda… İnsanlığınız ise gönlümüzde…