Eskiden böyle ukalaca yazma huyum yoktu. Ama şimdi yeni
dönem sonradan olma gazetecileri görünce, çeyrek asıra yakın yalnızca bu işi
yapmış biri olarak ben de biraz ukalalığı kendimde hak görür oldum.
‘Muşamba’ gibi gücün önüne yatıp bir yerlere gelemediğim
için zaten bana da çok fazla habercilik dışında şans verilmedi. Son dönem artık
onu da yapamaz olan kesimdenim. Habercilik dışında bir şey yapamama beni hiçbir
zaman üzmedi. İşim buydu, severek yaptım. Ama açıkcası zaman zaman,
‘Düşünemeyen, sadece haber yapabilen insan’olarak değerlendirildim. Bunun
nedeni ‘muşamba olma’ becerisini gösteremem olarak görüyorum ki sorun değil…
Bu dönem de geçer… Artık bir daha şans doğmaz derken Yeni
Yüzyıl’la bir dönem de olsa dönmüştüm. Yarın ola, hayır ola…
Euro 2016’da yaşananlara değinmek istiyorum… Ama genel
anlamda aslında yazacaklarım uzun dönem mesleğim sırasında edindiğim
izlenimlerdir…
Kimdir Fatih Terim?
Türk futbolunun bana göre en önemli markasıdır. Yıllarca Fenerbahçeli
olmama karşın kendisinin positif taraflarının ağır bastığını savundum… Pirlo
çıkmış, sosyal medyada paylaşılan bir şeyler demiş..
Aklıma Daum geldi okuduğumda. Bir keresinde Daum,
‘Fenerbahçe’ye gelmiş oyunculara futbol adına ne öğretebilirim ki... Adetten
toplu konuşmalar yaptıktan sonra onbiri kurmak, planladığım taktiği
anlatmak ve teker teker onları motive
edip ne istediğimi söylemekten fazlasını yapmak mümkün değildir Fenerbahçe gibi
kulüplerde… Esas olan böyle yıldızlar topluluğunda otoriteyi elde tutmaktır’
demişti.
Fatih Terim ülke futbolunda yapılmayanları yapmış isimdir. Planları
olmasa olmazdı. Ümit milli takımı çalıştırırken ve Levent’te otururken,
Cumhuriyet gazetesi çalışanı olarak röportaj yapmış, o günden bugüne de
kendisi
ni hep gözlemlemişimdir. Zamanında sohbetlerim de olmuştur. Yıllar sonra ilk Avrupa Şampiyonası’na ülkeyi
taşıyan hocadır. UEFA Kupası’nı kazandıran hocadır. O maçta vardım, bir
Fenerbahçeli olarak Galatasaray’ın kupayı kazanmasının çıtayı çok açacağını
biliyordum ama Kopenhag’a gittiğimde bir Türk insanının nasıl Avrupa’da sınıf
atladığını gördüm. Süper Kupa’yı kazanan takımın hocasıdır. 4 yıl üst üste
şampiyonluk yaşatmıştır… Başarısız dönemleri de mutlaka var. Ama ilk’leri
çoktur…
O yıllarda Fatih Terim’in inanılmaz bir kimliği vardı.
Herkesi çatı altında toplar, sahip çıkardı. Son 4-5 yıla kadar da çok
savunurdum Fatih Terim’i…
18 yıllık başkanlığında Aziz Yıldırım’ın çok çabalayıp
egolarının önüne geçemediği için yaratamadığı kahramandır Fatih Terim… Hazırı
her zaman çözüm gören Yıldırım, zamanında kendisini Fenerbahçe’ye getirmek için
de ciddi bir uğraş vermiş ama başaramamıştır…
Bir başarı öyküsü olan Fatih Terim son yıllarda bir değişim
macerasına döndü…
Son tercüman olayı da benim için Fatih Terim efsanesinin en
ciddi yara aldığı sahne olmuştur…
İnsanların hayatında ailesi dışında ağbi veya kardeş
gördükleri isimler vardır… Benim de var… İsminin sonuna ağbi değil de yalnızca
‘Ağbi’ diye seslendiğim isimlerin başında gelen Tahir Kıran, bir gün ‘İnsan
sevdiğini uyaracaksa bire birde uyarmalı, bunu başkalarının yanında yapmamalı’
demişti… Böyle teşhisleri vardır ve çoğu da doğrudur…
Fatih Terim’in kendisine çeviride yardımcı olan Türker
Tozar’la basın toplantısı sonrası gerginliği izleyince bu sözü aklıma gelmişti… Türker’i tanırım… İyi
bir insan olarak bilirim ama dünya efendisi olduğuna eminim. O gün belki yanlış
belki doğru yaptı… Bunu bilemeyiz. Ama Fatih Terim’in el-kol hareketleriyle
uyarıda bulunacağı yer orası değildir.
Fatih Terim bir güç haline gelirken bunu korku dünyası
yaratarak başarmadı. Zamanında milli takıma giden Fenerli futbolcular dahil herkes
‘Orası bir aile gibi’ sözleriyle dönmüştü.
Benim bildiğim Fatih Terim, Volkan Demirel olayını da
çözerdi. Arda krizinin böyle patlamasına izin vermezdi. Zamanın Jeep skandalı
sonrası bir kez daha böyle prim rezaletine izin vermezdi. Yanında hep asistanıyla
dolaşmazdı. Manevi her şeye daha değer verirdi…
Yalnızzzz…. Eşine, kızına, ailesine hayvani dürtülerle
saldıran canlıların da Fatih Terim’in dengesini bozduğunu kenara atmamak lazım…
Bu da bir kısım Türk insanının ne kadar sığ ve sığır olduğunun göstergesidir…
Fatih Terim’in Fransa inişindeki kıyafeti de çok konuşuldu medyada. Hocanın kıyafet seçiciliği ezelden beri hep hissedilmiştir. Yaşına
göre son derece iddialı ve kaliteli giyinirdi ki bu Türk milli takımının
hocasına fazlasıyla yakışırdı. Ama böyle giyinmedi hiç.. ‘Nasıl’ derseniz,
anlatması zor… Yaşına göre hep yakışan iddiadaydı, ‘böyle’ değildi işte…
Bunları yazarken Çek galibiyeti sonrası akşam maçlarını
bekliyoruz, en iyi üçüncüler arasında yer almak için… Çıkarız çıkmayız akşam
göreceğiz. Çıkarsak da nereye kadar gideriz, zaman gösterecek…
Ancak çıksak da çıkmasak da milli duygular fena zedelendi.
Fatih Terim o eski havasına, Adanalı Fatih Terim havasına dönmezse sıkıntı.
Onun o eski babacanlığına, yapıcılığına yeniden kavuşması lazım ki ülke futbolu
yine saha dışıyla beraber ilerlesin… Aksi takdirde paranın hüküm sürdüğü bir
oluşum olacak milli duygular…
Buyrun… Ben yılarca savunduğum Fatih Terim’i eleştirdim…
Bakalım Fenerbahçe penceresinden…
Bir türlü sportif başarıyı yakalayamayan Fenerbahçe’de
sorumlu en tepedeki isim değil midir? Aziz Yıldırım değil midir Fenerbahçe’de
tek söz sahibi? Aynı samimiyetle Aziz Yıldırım’ı eleştirmek
bazılarına zor mu
geliyor?
Yanlışı savunmak en büyük yanlıştır. Körü körüne bir şeyin
arkasından gitmek bazen ağır yara verir… Çok iyi idare edildiği söylenen
Fenerbahçe mali kriterlerde yerlerde… Takımda giden gidene, transfer
yapılamıyor. Yapılan sayılı… Bu arada… 170 milyon euroluk takım bir şey
yapamazken bu sezon yapılacak mütevazi transferlerle çok iyi işler çıkacağı da
yüksek ihtimal, onu da belirteyim. Ama bunu yapmak için kulübü dibe düşürmek
gerekmezdi!!!
***
Çek maçında attığı gol sonrası Burak’ın kol şovunu ibretle
izledim. Utandım! ‘Birilerine girsin’ dercesine bir hareketti.
Arda da hesap soracağını söyleyerek aba altında sopa
gösterdi…
Anlamadığım… 2 maç çok iyi oynandı da ona rağmen mi
eleştirildi bu takım? Çek maçındaki gibi oynayıp 3 maçta 0 puan bile alınsaydı
bu ülkede milli oyunculara sahip çıkılırdı. 2 maç atak yapamayan, koşmayan
oyuncular bir maç kazanıp tehditler savuracaksa… Vay ülkemizin haline…
Bir de Burak kendilerine hiçbir şey sorulmadan yazıldığını söylemişim...
Dostum... Sizler, hepiniz büyük kulüplerde olduğunuz sürece gazetecilere sırt dönmekten başka ne yapıyorsunuz ki? Kulüp farketmez, hepinizi sus pus olmuyor musunuz? Zaten kulüplerin röportaj yasağı denen manyaklığı üst düzeydeyken siz de bunu desteklemiyor musunuz?
Kusura bakmayın ama ülkede futbolcuya bir şey sorma adeti sayenizde biteli çok oldu...
***
Milli takımda verilen primler de ilginç… Daha önce
paylaştım… İngilizler final vizesi aldıkları anda, şampiyonluk şansları yüksek
olmasına karşın primleri UNICEF’e bağışlayacaklarını açıklamışlar… Bizde
korkunç paralar, korkunç vaadler… Buna Fatih Terim’in aylığı da dahil… Bu tablo
Türk insanının vicdanını rahatsız eder. Bunu anlamak lazım…
***
İnsan böyle durumlarda güzellikler görmek istiyor…
Mesela…
-Maç sonrası Burak ‘Maç primlerimizi Mehmetçik Vakfı’na
bağışlıyoruz’ dese…
-Ozan maç sonrası attığı golün moraliyle soyunma odasında
saçlarını kestirip bir anlamda kendisine yapılan ağır eleştirilere mizahi bir
cevap verse…
-Fatih Terim ülke TV’sinde kendisine şuursuzca eleştiren
zihniyete aynı ekranda mizahi bir yaklaşımla yanıt verse ki bunu fazlasıyla
yapacak zekaya sahiptir…
-Türker’in bir şekilde gönlü alınsa…
Olmuyor… Ülke olarak öfke, hırs, nefret duygularımızı
bastıramıyoruz. Kulüp amigoluğu çerçevesinden, ülke takımını sabote etmek pahasına
çıkamıyoruz. Hele eleştiriye hiç açık değiliz…
Fenerli, Beşiktaşlı mıyız? Kahrolsun milli takım… Fatih
Terim çalıştırıyor…
Galatasaraylı mıyız? Lanet olası Fenerliler, Beşiktaşlılar…
Bizi sabote ediyor…
Hep diyorum, bu futbol bize çok… Biz bu oyunu hak etmiyoruz.
Fatih Terim milli takımı çalıştırıyor diye Euro 2016’yı seyretmeyen sözde
futbolseverimiz o kadar çok ki…
Eleştirmekten, eleştirilmekten korkmamak, vazgeçmemek lazım…
Muşambalık bir yere kadar… Bir gün gerçekler şıp diye karşımıza çıkıverir…
Bu saatten sonra bir büyük dileğim var: Emre Mor’u kendimize
benzetmeyelim…