Çok sık babamdan bahsettiğimi düşünüyorum ama elimde değil,
içimden geliyor…
Bugün de malum günümüz, Babalar Günü…
Yaşam arkadaşları tarafından ‘Efendi Kaptan’ denilerek
mesleğiyle ilgili bir ifadeyle anılan babam ağırbaşlı bir adamdı. Öyle herkesle
fazla el – kol temasına girmezdi. Önüne geleni sarılarak öpmeyi fazla benimsememişti.
Hatta bazıları ‘Baban sert ve soğuk gözüküyor’ yorumunda bile bulunurdu. Hani deyim
yerindeyse, ‘Bayram değil seyran değil, bu beni niye öptü, ben ona niye
sarılayım’ diyenlerdendi…
Ancak ben başkaydım… Ne zaman ona sarılsam gık demediği gibi
zaman zaman sulu sulu yanaşmalarıma da sesini çıkarmazdı. Asla ve asla ‘Babam
sert adamdı, bana kendini sevdirmedi’ diyemem… Ne kadar da iyi yapmış. Erken
ayrıldı yanımdan, başımdan. Ama kokusunu, sıcaklığını, gücünü o kadar çok
yaşamışım ki… Sanki dün yanımdaymış gibi… Ancak bir yandan da bir ömürdür
yanımda yok gibi… Ona çok ihtiyacım olduğu bu yıllarda özlemim giderek artıyor…
Babalar Günü’nde hep çocuklara seslenilir. Babalarının
kıymetini bilmeye çağrılırlar. Aslında çok anlamsız. Bir insan hatırlatılınca
sevecekse babasını bir şey ifade etmez ki… Elbette babalar sevilmeli…
Benim seslenmek istediğim babalar… Allah herkese sıralı ölüm
versin… Bir gün hepimiz göçüp gideceğiz. Kimse evlat acısı yaşamasın… Bir baba
göçüp gittiğinde arkasında bir çocuktan çok fazlasını bırakır… Bir hasret
bırakır, bir özlem bırakır, kolu kanadı kırılmış bir insan bırakır… Bu nedenle
yaşarken baba çocuğuyla arasına mesafe koymamalı. Çocuğunun kendisine doymasına
izin vermeli. Unutulmamalı ki baba gittiğinde arkasında onun kokusuyla bir ömür
yürütecek bir can, bir kan bırakacak…
Babam ‘Gel lan buraya eşek, bir sarıl bana’ deme ihtiyacı
fazla duymadı, buna izin vermedim… Her fırsatta yanındaydım zaten… Ama şimdi o
sesi, o talebi bir kez duysam… Neler vermezdim ömrümden…
Babalar… Çocuklarınıza her daim yol açın size yaklaşmaları
için… Sertliğin, sınırın anlamı yok… Sevgiyi hissettirin…
Bir kez boğuşabilseydim onla yeniden…
Yaşayabilenler bunu doya doya yaşasınlar…
Kızım yaşı gereği şimdi bunu anlamıyor… İtip kakıyor ben ona
sarıldıkça… Anlayacağı günler gelecektir… ‘Şımartıyorsun’ diyenler var… 42
yaşında tek çocuk sahibi olabilmiş biri olarak… Kimi şımartayım eğer bu
şımartmaksa… Dün gece yanıma çağırdım, ‘Git’ dedi… Damadı izliyordu
televizyonda… Pepee… J
Babalık keyifli iş… Sıkıntılı dönemimde benim en büyük ilacım
oldu babalığım…
Yıllar geçti babamı kaybedeli… Ardından bir tane olumsuz
hikaye duymadım. Bu nedenle benim babam da ‘süper’ babalardandı… Allah herkese
böyle anılacak bir baba nasip etsin… Herkes tarafından güzellikleriyle,
adaletiyle anılan bir baba…
Böyle bir günde aklıma geldi… Geçenlerde bir yazı yazmıştım.
Meslek hayatıma en büyük darbeyi vuran Serhat Albayrak’la ilgili… Ona hakkımı
helal etmediğimi ifade etmiştim. Arayan soran çok oldu. Hepsi de destek verdi.
Ama beddua etme dediler. Ben sadece hakkımı helal etmediğimin altını çiziyorum.
Bedduayla ilgim olmaz. Serhat Albayrak Müslümanlığını ön planda gösterenlerden
biri… Ama konuşmadan, anlayıp etmeden bir insanın iş hayatını baltalarken
sonrasını da düşünmeyenlerden. Sonrasında yaşadıklarımdan en ufak bir haberi
yok. Benim, ailemini en önemlisi kızımın kaderiyle nasıl oynadığından… Bu
nedenle ona hakkımı helal etmeyeceğim. Hatta aklı erdiğinde kızıma da aynısını
söyleyeceğim… Benim gibi çok insanın
canını yaktığını da biliyorum. O nedenle o asla bir ‘süper baba’ olamayacak…
Böyle bir günde, böyle bir yazıda niye ondan bahsettim…
Benim gibi baba olan insanlar bilmeli ki sorumluluk asla yalnız ve yalnız kendi
çocuklarımıza karşı duyulmaz. ‘Süper baba’ olmak için hayata karşı sorumluluk
almak ve bir gün göçüp giderken helallik almak gerekir…
Benim babama benim bildiğim herkes hakkını helal etti…
Darısı tüm hak eden babaların başına…
Gününüz kutlu olsun babalar…
Haydi çağırın çocuklarınızı da bir kez de benim yerime size
sarılsınlar… Bir gün belki bana teşekkür ederler…