27 Mayıs 2012 Pazar

Transfer Ne Kadar Çözüm...



Ne zaman futbol bitse, futbol dünyası için garip ve tehlikeli bir ortam oluşur. Futboldan kopamayanlar garip ve ısrarcı bir yaklaşım tarzıyla her yeri deşip birşeyler bulmaya çalışırlar. Bu da ortamı gerdikçe gerer. Gerçi ülkemizde futbol dendi mi artık gerilebilecek ne kaldı bilemiyorum ama sanırım bunu da başaracak bir yapımız mevcut.

Liglerin bitimiyle bir merak başlar ki sormayın gitsin: Transfer... Bunla ilgili soruların ardı arkası kesilmez. Bu arada bir de çok bilen kesim vardır. 'O buraya gidecek, şu geliyor' tarzında. Transferin bu kadar magazinsel bir şekilde gündemde olduğu ülkemizde bu bilenlerin (!) prim uğruna bildiklerini sandıkları herşeyi tartmaksızın söylemeleri kadar doğal bir şey yok :) Çok emin olmadıkça ben bu konulara girmemeye çalışıyorum. Girersem de kimseyi kırmadan, ortamı bulandırmadan kenardan gitmeyi tercih ediyorum. Her kulağıma geleni, her iddiayı dile getirsem herhalde fena raiting yapardım :):):)

Transferi büyük bir mesele haline getiren arkadaşlara birkaç sözüm var...

  • Bu transfer dönemi her yıl 2 kere yaşanıyor. Kaç kez transfer dönemi şampiyonlarının başarıya ulaştığını gördünüz? Futbolda önemli olan bir sistem kurup eksikleri tamamlamaktır. Çok transfer yapan takım anlayın ki kimliksiz bir yapıdadır.
  • Hemen bu yıl G.Saray'ın şampiyonluğunu hatırlatanlarınız olabilir. Teknik direktör ve takım silbaştan oluştu ve şampiyon oldular. Bana göre 2 etken var: Önemlisi Fatih Terim gibi ülkemizi çok iyi tanıyan bir isim işe soyundu. Ve bir o kadar önemli etken de şike davası falan derken 'normal' bir sezon yaşanmaması....
  • Gazetelere sürekli sitem eden, 'Hergün yalan transferler yazıyorlar' diyen kesim, bir gazeteci, yönetici veya futbolcu gördüğünde aynı soruları ardı arkasına sergiliyor. Bu bir tezat değil mi sizce de...
  • Bir futbolcu adı ortaya çıkınca bu kez 'Bu iş niye bitmiyor' beklentisi var. Meslek hayatım boyunca 4-5 transfere adım adım, gazeteciden öte şahit oldum. 'Belki de hala olduklarım var!! Şaka veya değil :):):):)' İnanın transfer işi pazardan, marketten bir şey almakla aynı hızda olmuyor. Adım adım, satır satır herşey hesaplanıyor. Ve transfer öyle gerçekleşiyor. Şhit olduğum transferlerden bir Anelka idi. Tesadüf eseri çok içindeydim ve 45 güne yakın sürmüştü. Ve inanın gözümle gördüklerim gazetelerin bir çoğunda çıkan haberlerle hiç
    uyuşmuyordu...
  • Herkes takımına, futbolcusuna sevgisini göstere göstere bitiremiyor. Her yerde futbolculara büyük övgüler var. Ve aynı insanlar sürekli transfer istiyor. Peki o çok sevdiğiniz oyuncular bu transfer haberleri sonrası nasıl bir motivasyon içine giriyorlar hiç düşündünüz mü?

Sonuç: Bence transfer konusunda herkes sabretmeyi, sessiz kalmayı ve işi bilenlere teslm etmeyi bilmeli. Ortamı bulandırmamak önemli. İnsanlar transfer haberi istiyor. Gazeteler bu haberleri yapıyor. Ve sonra basına sitem... İnsanlar hakettikleri gibi yaşarlar, istediklerini önlerinde bulurlar...

Milli takımın Avusturya kampından bugün can sıkıcı bir gerginlik haberi geldi. Volkan Demirel ile gazeteci dostumuz Vedat Danacı bir gerginlik yaşamış. Volkan konumunun sağladığı güçle de sanırım biraz ağır sözler söylemiş. Hemen 'Meslektaşını koruyacak' şeklinde basit bir yaklaşımda bulunmayın lütfen...

Volkan sanırım 12-13 yıldır futbol oynuyor. Vedat 20 yılı aşkın süredir gazeteci. Sanırım 10 yılı aşkın süre daha yapacaktır işini. Çok sevilir arkadaşları içerisinde. Aynı ortamlarda az bulundum ama her zaman ölçülü ve işini iyi yapan biri olarak bilirim kendisini. Meslek hayatı açısından Volkan'dan çok daha tecrübelidir. Volkan'ı da tanırım. Gazeteci olarak haber açısından bir şey duyup sormak istendiğinde veya bir görüş alınmak istendiğinde pek ulaşılamaz isimlerdendir. Söylediğimizde 'Telefonum açık halbuki' der ama çok ulaşamadığım olmuştur kendisine. Oysa son çalıştığım gazetenin magazin servisi benim de haberim olmadığı bir haberi yaptığında sabah beni aramıştı. Daha saat 10 olmamıştı. Ve ben o haberi daha görmemiştim bile. Ben kendisine asla o hızda ulaşamadım. O birde bir yapmıştı :):)

1 yıldır sürekli şike davası nedeniyle fıtbol dünyasındaki herkesin sakin bir şekilde elele vermesi gerektiğini savunuyorum. Herkes kendi penceresinden haklılık savaşına girip sürekli çatışırken ben futbolun çatısı altında o pencerelerden bakılması gerektiğine inandım. Aksine, örneğin Fenerbahçeliler bile kendiiçlerinde bölündü. Ama sorsan herkes bu işlerin futbolun ötesinde olduğuna inanıyor ama yapılanla düşünülen birbirini tutmuyor...

Az buçuk tecrübemle o olayı tahmin edebiliyorum. Vedat işi gereği fotoğraf çekmeye çalışırken Volkan karşı çıkmıştır. Araya bir de sanırım Caner girmiş... Falan filan.... Ne gerek var arkadaşlar... Gerginliği biraz aşağı çekip ortama futbol bulaştırmak varken... Ne gerek var... Sonuçta aynı dünyanın insanları... Aynı pastayı paylaşıp geçinen insanlar değil mi?

Eş dost sohbeti olsun, Twitter olsun, ora olsun bura olsun... Bir laf söylüyorsun... Hemen karşı görüşler... Sohbetle ilgisi olmayan yaklaşımlar... Daha bugüne kadar bir yönetici, futbolcuyla çay içmemiş insanların bilgiçce yaklaşımları ve yine gerginlik...

Çok sıkıcı arkadaşlar... Biraz sakinleşin... Saygı göstermeyi ön planda tutun... Bu kadar yaşanandan sonra az biraz mütevaziliğin zararı olmaz. Olmuşa çare aramayın...

Olmuşa çare arayanlar, yapılacak hakkında fikri olmayanların işidir..

Geçmişi kurcalamanın anlamı yok... Futbolu seviyorsanız futbolu ön planda tutun... Pencelerinizdeki perdeleri de açın ki etrafı tam görün... Görmeyenlere tiyo: Futbol bitiyor, sevecek yanı kalmıyor...

Ve en önemlisi: Ortam rantçılarına prim sağlamayın...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Cehalet...



1980 yılıyla tribünde 'sürekli' taraftar olarak yerimi aldım. Lise üniversite derken mesleğe başladım. 18 yıldır profesyonel gazeteci olarak yine tribünlerdeyim. Fenerbahçe yandaşıyım ama işimi en objektif şekilde yapmaya gaytret ettim. Kazandığımızda – kaybettiğimizde herşeyi kendi dünyamda yaşamaya özen gösterdim. Takılacaksam, şaka yapacaksam bunu anlayacak ve benim de anlayış göstereceğim kişileri seçtim. Her zaman sakin, uzlaşmacı bir profil çizmeye özen gösterdim. İşimde yalnızca inandığım doğruların peşinde gitmeye çalıştım. Yanlşlarım oldu ama asla kasıtlı değildi.

Bu süreçte birçok gazeteci gibi kimseye yaranamadım. Yerenler oldu, sövenler oldu. Sevenler de oldu elbette. Herkesi bir arada idare etmeye çalıştım. Son yıllarda sanal ortamlar başgösterdi. Bunu positif kullanmak varken çoğu kez olduğu gibi halkımız silah olarak kullanmaya başladı. Sıksam çocuğum yaşta olabilecekler sahte isimlerle küfürler savurdular. Fenerbahçe'yi sahadan veya TV'den gören gönüllüleri yıllardır içimde yaşadığım camia için bana ahkam keserken ne hainliğimi bıraktılar, ne taraflılığımı, ne de birilerinin adamı olduğumu. Hatta G.Saray'lı, Beşiktaş'lı diyenler bile oldu... Amaçları bok atmaktan öte bir zihniyet olmaksızın... Herkesin adamı oldum sırayla... Şu dönem işten uzağım. Nasıl birilerinin adamıysam...

Ben hep kendimi bildim... Aynadaki kişiye hiç ihanet etmediğimi biliyorum...

Futbolu çok sevdim. Fenerbahçe'yi de... İyi ki G.Saray, Beşiktaş ve diğerleri var ki futbolun tadını çıkartık ülkemizde. Yoksa ülke futbolumuzun verdiği keyif ortada. Maksat futbol seyretmek olsa diğer liglere talim etmek zorunda kalacaktık. Ama takımlarımızın rekabetiyle futbolumuzu renklendirdik.

Buraya kadarmış demeye dilim varmıyor ama futbolumuz bu sezon büyük yara aldı. Ve artık herşeyin tadı kaçtı.

Suçlu herkes... Ben, yönetici, taraftarlar, polis, aklınıza gelen herkes suçludur bu işte... Bu kadar beyinsizce yaklaşılması sonrası şike davasıyla başlayan yarayı deşe deşe futbolumuzu yedik bitirdik.. 3-5 kişi sağduyuya çağırdıysa da galeyena çağıranlar rağbet gördü. Sokaklara döküldü herkes. 'Bizden olmayan, bizim gibi düşünmeyen ölsün' mantığı hakim oldu. Sokaklarda çatışırken yukarılardan bir tane akıllı ses gelmedi. Klasik deyimle 'Filler çarpıştı, çimler ezildi'

Herkes yalnızca kendi penceresinden baktı. Kimse haklı değildi kişinin kendinden başka. Herkes kahrolsundu, yaşasın bizim düşüncemizdi.... Bizim düşüncemizde olmayanlar bizim takımı tutmamalıydı, onlar da düşmandı...

Futbol sokaklarda, TV'lerde yaşamaya başladı. Çimler üzerinde olanlar 2. planda bırakıldı. Futbolun çimler üzerindeki görevi 2. plana itildi...

Bu karmaşıklıklar, iğrençlikler içinde Fenerbahçe – Galatasaray maçına geldik. Belki futbol tarihimizde bir daha olmayacak bir final oynanacaktı: Fenerbahçe – Galatasaray maçını kazanan şampiyon olacaktı! Bunun de içine ettik. Bir yılı temizleme yerine yaşanan tüm iğrençlikleri her yere sıvamayı tercih ettik.

Taraftar – polis kavgasını basit bir çekişme olarak görenler yanılıyor. Bu tablo birilerinin isteğiyle yaratıldı ve sokaktaki herkes, polisi – taraftarı buna uydu.... Herkesi birbirine düşman etmek isteyenlerin planı tuttu. Tebrikler onlara...

Taraftar arkadaşım... Başın sıkıştığında, hırsız geldiğinde, kaza yaptığında, uzaktayken ailen bir sıkıntı yaşadığında koştuğun polis değil mi? Senin sahada işin ne ki sahaya girmeni engellemeye çalışan polise saldırıyorsun?

Polis arkadaşım... Biber gazını dibine kadar köklediğin o insanları arasında eşinin, akrabanın çoluğu çocuğu olabileceğini hiç mi düşünmüyorsun? Senin de oğlun yarın bir gün maça gidecek.. Aynı muameleyi görse?

Polis ve taraftar arkadaşlarım... Sizler aynı insanlarsınız yahu? Bunu hiç mi düşünmüyorsunuz? Hiç mi birilerinin oyununa geldiğinizi hesaplamıyorsunuz?

Bu maçta yaşananlar 1 günlük olay değildir. 1 yılın sonudur. Adım adım gelinen son. Ve aynı zamanda futbolumuzda başlayacak çirkin bir dönemin başlangıcıdır. Maç biteli 48 saat oldu ben bu satırları yaşarken....

Aynı aptallıklar sürüyor... Herkes birbirini suçluyor. Değişecek hiçbir şey yokken herkesin tek derdi 'kendini haklı göstermek.' İftiralar, bok atmalar... Maşaların ortalığı bulandırmaları... Ve en büyük tehlike bir halt bilmeden, bir şey yaşamadan sürekli ahkam kesenler... Bilene saygı göstermeyip herşeyi sahiplenenler...

Biraz susun ne olur... Sakin olun.. Hatta çok şey isteyeceğim ama biraz anlayışlı olup alttan almayı bilin... Hadi biraz daha isteyeyim... Eleştirdiklerinizin yerine kendinizi koyup öyle düşünün. Fanatik olmayın, taraftar olun... Futbolu sevin, kulübünüzü sevin... Futbolu kenara koyup ona buna düşmanlık yapmayı bırakın...

Avrupa maçlarını izleyin... Karşılıklı anlayışı, saygıyı ve centilmenliği görün. Sabrı, desteği gözlemleyin. Bunlara hayran olmakla kalmayın, uygulayın... Bakın futbolumuz ne kadar güzelleşecek.... Güzelleşecekti...

Ama biz futbolumuzu gömdük hep beraber... Neden mi? Tek kelimelik yanıtla: Cehaletimizden..