Yılın en kısa ayı şubat, bu kez futbolda belki de ilk ve son kez bu kadar 2 önemli olaya sahne olacak. 14 Şubat şike davasının duruşmalarının başlama tarihi. Aysonunda ise TFF yeni başkanına kavuşacak...
14 Şubat'la başlayalım. Tarih olarak kuşkusuz çok önemli bir gün olacak fıtbol için ama ilk günlerde çok da fazla bir şey beklememek gerek. 100'e yakın tutuklu-tutuksuz sanık ve 100'ü aşkın tanık. Kimlik tespitleri, dosyalar, dilekçeler derken ilk duruşma döneminin sonuç ve yankı açısından düş kırıklığı yaratma ihtimali daha yüksek.
Bir grup var ki futbol ve takım sevgilerini duydukları kişisel hayranlıklara taşıyorlar. Bu durumda kimi zaman da içinde bulundukları camia bu tablodan olumsuz etkileniyor. Davada adı geçen 8 takımda da aynı kaos gözleniyor. Oysa taraftar eğer kulübün taraftarı ise (ki böyle olmalı) önceliği renklerine, kulübüne vermeli.
Ben, bu satırları okuyan sizler... Bizler varolmadan önce de Fenerbahçe vardı ve büyüktü. Biz öleceğiz ve Fenerbahçe yine büyüklüğünü devam ettirecek. Elbette nankör olmamak lazım, bu kulübe maddi – manevi hizmet eden herkese her zaman sahip çıkılmalı ama bu nedense böyle olmuyor.
Şöyle bir düşünün... Ali Şen, Şadan Kalkavan, Sadettin Saran, Hakan Bilal Kutlualp, Atilla Kıyat gibi yöneticiler için bu tribünler zamanında haykırmadı mı? Ziya Şengül, Mehmet Ali Aydınlar, Tahir Kıran gibi isimler için geçmişte hizmetlerinden ötürü teşekkür edilmedi mi?
Okuyanlardan bir kısmın şu an bana nefretini kustuğunu tahmin ediyorum! Lütfen burada bu yazıyı terkedin ve daha da tartışmayalım. Zira medeniyet olmadan bu tepki bana kıt-zeka bir yaklaşımın sonucu olarak geliyor...
Devam edelim...
Bu isimler hiç mi Fenerbahçe'nin yıllar içinde büyümesine etken olmadı? Maddi – manevi hiç mi katkıları olmadı? Elbette hepsinin yanlışları olmuştur... Benim gibi, sizler gibi... Ancak bu bu şekilde hain ilan edilmelerine neden midir?
Şöyle bir tartın: Bu isimler neden hep aynı isimle ters düşmüşlerdir? Ve neden hepsi birden 'hain' ilan edilmişlerdir. Aralarında Fenerbahçe için yüzbinlerce dolar harcayanlar var... İşini gücünü, ailelerini aylarca bırakanlar var. Bu tablo kime bu insanlara sövme hakkını verir? Ben de dahil bir kesimin 'Doğum Günü 3 Temmuz' olarak nitelendirdiği taraftar kitlesi bu isimlere 'hain' damgasını vurma hakkını nereden buluyorlar? Şuna da dikkat edin: Bu isimlerin büyük çoğunluğu 3 Temmuz öncesi mevcut yönetimi eleştiriyorlardı. Bir başka deyişle eleştirilerini her dönem ortaya koyuyorlardı.
Ama doğru ya: Fenerbahçe'yi eleştirmek hainliktir! İhraç gerektirir, dışlanmak gerektirir! Mühür kimdeyse ve o kimi 'hain' ilan ettiyse, o Fenerbahçe düşmanıdır. Artık Fenerbahçeli değildir. Ona küfretmek lazım, dışlamak lazım....
Geçin bunları beyler... Kimsenin Fenerbahçeliliğini tartışmayın! En azından tartışacağınız birileri varsa önce onla konuşun. Onu bir tanıyın. Kararınızı sonra verin...
Fenerbahçelilik yürekten sökülmez...
Bugün bir bayrak altında yaşıyoruz. Birçok parti var. Seçimler oluyor. İktidarlar oluyor, muhalefetler oluyor. Ama sonuçta bir şekilde o bayrak altında yaşamayı sürdürüyoruz.
Fenerbahçe'yi Cumhuriyet olarak tanımlayıp o şekilde yaşıyorsak bu hoşgörüyü de göstermeliyiz. Fenerbahçe bölündükçe rakiplerin 'kıs kıs' güldüğünü de gözardı etmemek gerek...
Bugün mührün gücünü yaşarken asıp kesenler acaba aynı şekilde bir gün asılıp kesileceklerinin hesabını, geçmişteki örneklerde görüp hiç mi yapmazlar?
Kuvvetlinin herkese el uzatması kuvvetinin dağılmasına değil, artmasına sebep olur...
Gelelim federasyona...
Bana göre futbolda gelmiş geçmiş en şanssız başkan Mehmet Ali Aydınlar olmuştur.
Bir kere Aydınlar'ın Fenerbahçe düşmanı olduğuna beni kimse inandıramaz. Veya düşmanı haline geldiğine... Voleybol gibi gözardı kalan bir dalda Fenerbahçe'yi şahsi gayretleriyle dünya markası haline getirirken 3-5 ay içinde düşman haline gelmesi mümkün değil bana göre...
Sayın Aydınlar bana göre kötü bir yöneticilik yaşadı. Yanlış bir ekiple yola çıktı. Ve yaşamının en büyük talihsizliğini iyi yönetemedi.
Belki de çoktan ayrılmalıydı. Geç kaldı ve en ayrılmaması gerektiği anda bırakarak hata zincirine bir halka daha ekledi...
Bir şeyine dikkat ettim. Çok suçlandı. Zaman zaman bunlara cevap verdi. Ancak sadece cevap verdi. Üstü kapalı bazı kişilere mesaj yollarken kimseyi kamuoyunda hedef haline getirmeme gayreti vardı. Daha açık konuşursa ortalığın daha karışacağı kanısındayım. Çok hataları oldu ama tek hatalının o değil bu yaşananlarda...
Son dönem ortaya çıkan 'gizlenen belge' ve 'şike davası savcısı hakkında soruşturma talepleri', ateş hattında bulunan 8 takıma nefes aldırdı. Ama bu durum tapelerle ortaya çıkan tartışmanın, şike iddialarının 8 takım için bittiği anlamına gelmez.
Mehmet Ali Aydınlar bir süre dinlenecektir kuşkusuz. Bu seçime yeni bir yönetimle tekrar girme ihtimali konuşuluyor, büyük skandal olur. Ancak... İstediğiniz kadar kızın ama Aydınlar ismi gelecekte yine Fenerbahçe için önemli bir isim olacaktır... Çünkü futbolun dünyası böyledir ve örneği çoktur...
Seçim sürecinin ilk en ciddi adayı Şenes Erzik olarak sahne aldı. Çok tecrübeli bir isim. Ama nedense bende hiçbir zaman kendisini çok fazla sıkıntıya sokmadığı havası yaratmıştır. Ve yeni başkanı bekleyen süreç malum... Bu nedenle aday olacağı kanısında değilim.
Bu arada bir gazeteci olarak... Adayların 'Adayım' veya' Aday olmam' açıklamalarını asla ciddiye almam. Bunun altını çizeyim. 27 Şubat'a kadar köprü altından çok su akar... Benim şu an yazdıklarım gözlem ve düşüncelerimden ibaret...
İbrahim Hacıosmanoğlu ilk resmi aday oldu. Tepki olarak bu kararı aldığını ve biraz erken davrandığını düşünüyorum.
Ali Şen gündemde. Sayın Şen bir süredir kendini emekliye ayırmış gibi. Tekrar futbolun içine gireceğini sanmıyorum. Ayrıca zaman zaman futbolun nankörlüğünden de yakındığını düşünürsek, kendisini düşünenlere teşekkürle bu defteri açmadan kapatır...
Mehmet Atalay... En azından geçen seçim gündeme gelerek bu işi düşündüğünü gösterdi. Futbol dünyasında çok sevilen bir isim. Yeni bir soluk olabilir...
Ve Haluk Ulusoy... Hükümet engelli bir görüntü içinde. Son açıklamasını algılayamadım. 'Beni isterlerse gelirim' dedi. O göreve kimse yerleştirilmemeli. Yerleştirilenlerin sonu malum. Bu nedenle Haluk Ulusoy bu işi düşünüyorsa mücadelesini de vermeli. Seçilirse başarılı olur mu? Kişilerin geçmişine baktığımızda en parlak tablo kendisinde... Bunu tartışmak yersiz.
Hatta bir Fenerbahçeli olarak en çok şampiyonluğu sanırım onun döneminde yaşadık, değil mi? :)
Federasyon için daha çok gelişmeler yaşanır... Hem de tahmin edemeyeceğimiz kadar...
Bana göre asıl mesele malum 8 takımı şike davasından, TFF çekişmelerinden uzak tutmak öncelikli görev olmalı.
Ve kimse de bu camiaları kendisine 'dümen' tutmamalı...