7-8 yaşlarındaydım… Yaklaşık 42-43 yıl önce…
Aklımın yettiğince, babamın izinde Fenerbahçeli olmaya
başlamıştım…
Çok etkileniyordum Fenerbahçe’den…
Birol Pekel, Ziya Şengül, Basri Dirimli gibi Fenerbahçe’nin
efsane isimleri sahalardan yeni kopmuşlardı… Gazetelerde yazarlığa veya
hocalığa başlamışlardı…
Bu arada… Hiçbiri günümüz yorumcuları gibi değildi… Çoğunlukla
Fenerbahçe Sosyal Tesislerinde birarada takılırlardı… Maç günü yemek
sofralarından, içki sohbetlerinden kalkar, stata giderlerdi. Öyle günümüz
yorumcuları gibi sıcak stüdyolarda ahkam kesmezlerdi. Cin de çağırmazlardı,
cacık da yapmazlardı… Her şartta maçı yerinde izler, yorumlarını öyle
yazarlardı. O dönemin şartları bu saygıyı gerektirirdi…
Ben de ailemle neredeyse her hafta sonunu şimdi ‘Faruk Ilgaz
Tesisleri’ olarak bilinen sosyal tesislerde geçirirdim. Rahmetli Birol Pekel’in
babam ve annemin arkadaşı olma avantajıyla, hop bu eski yıldızların yanına
otururdum. Saatlerce anılarını, komik muhabbetlerini dinler dururdum… Son
derece keyifli geçerdi bu saatler. Onlarca eski yıldız dönüşümlü hep
tesisteydiler. Bir kez alkolden veya başka bir nedenden bozulduklarını
görmedim, gören de duymadım…
Küçüğüm diye beni yanlarından ayırmaz, çok da takılırlardı…
Babam rahatsız etmeyeyim diye beni onların yanından almaya çalıştıkça karşı
çıkarlardı, ‘Ne alaka Kaptan, o da bizim aileden’ derlerdi…
Ben futbol dünyasının hep o güzel çizgide süreceğini
sandığımdan Fenerbahçe’yi ve futbolu çok sevdim. Çizgi yerin dibine de geçmiş
olsa, hala vazgeçmedim…
Yine o günlerden birinde… O efsane isimler bana takılıp
kızdırıyorlardı… Semai amcanın o boğuk sesini duydum…’Uğraşmayın yeğenimle…O
da bizim gibi Fenerli’ dedi… Ve boynuma bir atkı doladı…
Semai amca futbolcu değildi… ‘Hırsız Semai’ olarak bilinirdi
camiada… Eskiler çok iyi bilir… Lakabı, genç yıldız adaylarını ikna edip
Fenerbahçe’ye kazandırmasından dolayıydı… Büyük Fenerbahçeliydi. Ali Şen
başkanın iyi dostuydu… Ali başkan kendisine büyük vefa göstermiştir… Rahmetli
oldu…
O dönem Fenerium’u geç, forma bulmak diye bir şey yoktu
neredeyse… Sarı Lacivert her şey çok kıymetliydi bizim için. Ve camianın tanınmış isimlerinden Hırsız Semai bana atkı hediye etmişti..
Siz düşünün o yaşlarda bir çocuk olarak hissettiğimi…
***
Fenerbahçe – Konyaspor maçına eşimle gittim… Yanımızda Ertan
ve Bülent ağbilerim vardı. Onlarla da 35 yıl önce maçlara gitme serüvenim
başlamıştı… Fotoğrafı Ertan abi çekti…
Fotoğraftaki atkı, rahmetli Semai amcanın bana hediye ettiği
o atkıydı…
Onca yıl sonra Mehtap’a ‘Al bu atkıyı tak bu akşam’ dedim… Kadın
iç güdüsüyle, ne kadar eski olduğunu söylediğimde ilk tepki olarak ‘Yıkayalım’
dese de… O da artık Fenerbahçe’nin, Fenerbahçeliliğin ne olduğunu anlayan biri
olarak eve döndüğümüzde ‘Al atkıyı da sen kaldır’ derken emaneti bana geri
veriyordu… Anlamını artık o da iyi anlıyor...
***
İyidir taraftar olmak… Takım tutup sporun içinde olmak…
Ama bunu bir şeyleri ispat etmek yerine yürekten, anılarla
yaşamak çok daha anlamlı oluyor…
Bu nedenle takımınızı seviyorsanız takımınızı sevin… Başarı
uğruna sevdiğinizi hırpalamayın…
Tepkinizi elbette gösterin ama sevdiğinize, ailenizden
birine gösterdiğiniz gibi gösterin…
Öyle daha keyif alırsınız…