Bitiyor bir yıl daha…
Bu yıl doğum günümde ‘50’ diyeceğim… Nasıl bakayım yeni yıla
sıcak gözle… J
2017 giderken üzülmeyenlerdenim…
Ne mutlu ki sağlıksal açıdan büyük bir sıkıntı olmadı bizim
cephelerde… Yaşayanlara bir kez daha geçmiş olsun… Yenileri yaşanmasın
ilerleyen yıllarda…
Onun dışında yıl olarak açıkcası 2017’yi rezil yıllar
serisinin son versiyonu olarak görüyorum…
Bakıyorum etrafıma…
Yüzü gülen, yeni yıla tebessümle bakan pek kimse yok, az
sayıdaki istisna dışında…
Nasıl olsun ki yıl içinde yaşananlardan sonra…
Her geçen yıl şartları daha da ağırlaşan bir ülkede
yaşıyoruz. Artık hırsızların ayyuka çıktığı, kandırılmanın adamına göre suç
olmadığı bir ülkeyiz… Tüm dünyayla kavgalıyken her türlü batağın ve sıkıntının içine
de sürükleniyoruz…
Geçinmek bir marifet. Hele de gelenek haline gelen yeni yıl
zamları sanki insanlar yeni yıla keyifsiz girsin diye özellikle yapılıyor gibi…
Geçen yılı anlat anlat bitmez… Ülke olarak farklı bir
yerlere gelmek üzereyiz gibi… Kimin ne olduğu, kimin kime ne dediği, kimin
verdiği sözü ne kadar hatırladığı belirsiz bir ülke olduk…
En büyük gururumuz Atatürk sevdamız, Cumhuriyetimiz bile,
onlara karşı olanlarca suç haline getirildi. Düşünün ki Ulu Önder’imizin
annesine bile laf edenlerin ortaya çıktığı bir yıl oldu 2017… İnsanların
sevdiklerine, inandıklarına sevgi, saygı, hoşgörü artık aramızda yok…
Yeni yaşam biçimimiz bölünme üzerine… ‘Ya bizdensin ya
düşman’…
Bu da sokakların tüm hayatını, dengesini değiştirdi…
Sokaklar demişken… Aslında kalan güzelliği ile varolma
savaşındaki ülkemizin halini anlamanın tek yolu sokaklardan geçiyor… Çarşı,
pazar gezmeden, insanları görüp dinlemeden ne olduğunu anlamak imkansız…
Televizyonlar, gazeteler tek-el olunca, hayat onlara göre
çok güzel. Kalkınıyoruz, büyüyoruz. Dünya bizi örnek alıyor falan… Ancak
sokaklar öyle değil…
İstanbul’luyuz, güzelliği ile avunalım dedikçe güzelliği de
kayboluyor… Ülkenin başındaki isim bile yapılanlardan dert yanıyor ama alınan
bir önlem, değişen bir politika yok… Sokaklar kamyon dolu, her dikilen bina bir
diğerinden yüksek…
İstanbullu için yavaş yavaş yeşil, saksıdaki bir renk olma
yolunda…
Hiç mi güzel bir şey olmadı derseniz… Benim açımdan
sağlığımızda büyük problemler olmaması dışında olmadı diyebilirim…
Emekliye ayrılma zorunda bırakılmış biriyim… 2o yılı aşkın
vergisini vermek kaydıyla bu ülkede çalışmışlığım var… Eşim de aynı şekilde, 20
yılı geçti ve halen çalışıyor…
Vergilerimizin son yıllarda nerelere gittiği, nasıl
çalındığı net bir şekilde ortaya çıkmaya başladı…
Bunun dışında aile olarak bir şeyler yaşamak istiyoruz,
yaşıyoruz da çok şükür. Ama hızlı adımlarla küçülerek, azalarak…
Hırsızların kol gezdiği ülkemde sokaktaki bizlere reva
görülen ortam bu oldu…
Dert yanacak çok şey var…
Beklentiler de bir o kadar çok…
En büyük dileğim… Yılmaz Büyükerşen hariç (Bir Anadolu
Üniversitesi mezunu olarak onun yeri bizde ayrıdır)… 2017 yılının bu son günlerinde kim, ama kim
olursa olsun bu ülkede söz sahibi, toplulukların başında yönetici olan… 2018’de
hiçbirinin yetkisinin, sözünün olmaması…
Her ama herkesin değişmesi… Siyasetten spora, ekonomiden
magazine…
Herkes değişsin… Eskiler bir köşeye gitsin…
Bir değişimde ülke olarak bir süre gerileyeceğimiz kesin.
Onu da yaşayalım ama biraz mutluluk, tebessüm, umut yaşayacağımız günler
gelsin…
Bugünkü insanlarla bunların olmayacağı kesin…
***
Yılbaşı, adı üzerinde yılın başıdır, umuttur…
Müslümanı - Hıristiyanı, Fenerlisi – Cimbomlusu, Avrupalısı
– Amerikalısı, kim olursa olsun yeni bir yıla girildiğini inkar edemez…
Yeni yıl sizi ‘Müslüman insan yılbaşı kutlar mı’ gibi tuhaf
zihniyetlerden de uzak tutsun…
Aydınlık bir yıl olsun sizlere….
Kanmadan, kandırmadan… Kananlara mahkum olmadan… Lafınının
arkasında duranlarla… Duruşunu hiç değiştirmeyenlerle… Kendini inkar
etmeyenlerle… Aydınlık ve üretici zihinlerle…
Hepimize güzel yıllar olsun…
Karşımıza hep doğru insanlar çıksın…