Sık sık dile getiririm 2011’de işten ayrılmamla yaşadığım düş kırıklığını, hainliği…
Temmuz 2011’di… Sabah gazetesinde 10 yılı aşmıştım. Şike
Davası’nın ilk ve en hızlı günleriydi. Gazeteye çağrıldım. Serhat Albayrak’ın
talimatıyla nedeni belirtilmeksizin ücretsiz izne çıkarıldığım, ay başında
hakkımda kararın ‘kendisi tarafından’ bildirileceği söylendi. Bir şey anlamadan
asansöre bindim, çıkışa geldim.
Kartım kapıyı açmadı. Yanlış hatırlamıyorsam personel 11. kattı.
Oradan aşağı indiğimde kartım iptal edilmişti bile. Güvenliktekilerin kartıyla
çıkabildim.
Yılların Sabah gazetesinde böyle bir insani uygulama
görmüştüm.
Sonrası malum… Merak edenler detayları eski yazılarımda
bulabilir…
O günden itibaren başta Serhat Albayrak olmak üzere, ailemin
rızkını elimden alan herkese hakkımı helal etmeyeceğimi her defasında belirttim…
* * *
Fatih Portakal… Seversiniz sevmezsiniz… Beğenirsiniz
beğenmezsiniz… Ben severim de, beğenirim de…
Dönem dönem kızdığım, eleştirdiğim elbette olmuştur…
Herkesin sevdiğini eleştirmesi gibi!
Ancak kimse tersini inkar edemez ki son 10 yıla damgasını
haber spikeri o oldu. Tarzının süratle kopyalandığını gözlemledim ama kimse
başaramadı.
Yandaş medya kepazeliğinin yaşandığı bu son 10 yılda aslında
fazla da rakibi yoktu, olamazdı da… Çünkü inandığını yapabileceği ortamdaydı. O
yüzden de kendi deyimiyle sürekli ‘smaç’ attı…
Vedasında Fox Ana Haber Bülteni’ne konuk olarak katıldı.
Keyifle izledim..
‘Bir insan bir yere veda edecekse böyle olmalı’ diye
düşündüm…
Ve kendi adıma üzüldüm!
Yarısı Cumhuriyet, yarısı Sabah gazetesinde olmak üzere 20 yılı
aşkın süre spor muhabirliği yaptım. Çalıştığım kurumlarda kimseyle aram kötü
olmadı. Yanlış bir olayda hiç yer almadım. Sevildiğimi de düşünmüşümdür. Saygı
da gördüm ama bolca sevgi yaşadım herkesle.
Ta ki son patronajıma kadar… Önceki patronlarımla da çok
fazla bir mesaim olmamıştı. Sonuncularla da…
İşimi yapıp maaşımı kazanmaya çalıştım…
Elbette çok büyük bir spor muhabiri olduğumu hiç düşünmedim,
hala da düşünmüyorum. İşine saygılı, ortalamanın biraz üzerinde emekçiydim.
Cumhuriyet’ten ekonomik nedenlerden ötürü ayrılırken çok
ağlamıştım, arkamdan ağlayanlar da olmuştu. Bu da bana bir yandan gurur
vermişti…
Ama Sabah’tan… Sessiz sedasız koparıldım. Hiçbir hatam ve
günahım yokken… Kurban edilmiştim… Ve edenler hiç karşıma çıkmadığı için ‘Neden’
diye soramadım…
Nedenini yıllar içinde daha iyi çözünce öfkem içimde daha da
büyüdü ya neyse…
Fatih Portakal iyi insanlarla çalışma şansı yakaladığı için
bulunduğu konuma eşdeğer bir saygınlıkta uğurlandı…
O kendi isteğiyle ayrıldı, ben çıkarıldım…
Olabilir, saygı duyarım… Kimse kimseyle çalışmak zorunda
değil…
Ama en azından karşılıklı, insan gibi konuşarak bu noktaya
gelinebilirdi.
Benim ödülüm ise yıllar içinde zaman zaman karşıma çıktı.
Mesela bana kimse ‘Sen yanlış yaptın’ demedi, aksine Sabah
gazetesindekiler bile yaşadığımın ahlaksızlık olduğunu söylediler...
Arada bir yerlere yazmaya başladığımda ‘Neredeydin’ diyenler
çıktı…
Spor medyasının şu haline görüp ‘Keşke sizin dönem devam
edebilseydi’ diyenlerin ise… Çok fazlalar…
Bunlarla avundum, avunuyorum….
İyi ve düzgün bir görüntü bırakmak da keyifli oldu kendi
adıma…
Portakal, herkesle ekran karşısında vedalaşırken helallik
aldı…
Aradan 9 yıl geçti. O ahlaksız tutumdan ötürü öfkem
dinmediğimden hala hakkımı helal etmiyorum… Etmeyeceğim de… Kimse o insanlardan
inançlı, onlar dert edinsin!
Kurdukları komedi medya düzeninde düştükleri durum zaten
herkesin gözü önünde!
Herkese işi ne olursa olsun, çalıştığı yerden Fatih Portakal
gibi ayrılmasını dilerim…
Sevgiyle… Saygıyla…
Tam zirvede bıraktı ve sevenleri onu çok arayacaktır…
Ancak mesajları çok net ve anlamlıydı….
‘Hep kendimi tekrarlamaya başladığımı gördüm’ dedi… Yani bu
ülkede değişen bir şey de yok, bir şey anlayan da… Sanırım bunu yolu yordamıyla
dile getirdi…
‘Ertelesem hayatta kendi adıma bazı şeylere geç kalacaktım’
dedi… Çok ciddi bir mesaj olabilir herkese…
****
Medya dünyasında alışık olmadığımız şıklıkta bir veda
izleyince bu satırları yazmak geldi içimden…
Dilerim herkes işinden gücünden hakettiği şekilde ayrılır…
Ve dilediği, mutlu
olacağını düşündüğü yerlere yelken açar…
Son kez altını çizeyim: Bunun için iyi insanlarla
karşılaşmak çok önemli…
Dostluğunu, iyiliğini esirgemeyenlerden kopmamaya gayret
edin…
El uzatın ki elinizi tutan olsun…