Gökhan Gönül kimdir…
2007 yılında Fenerbahçe’ye Zico döneminde geldiğinde
ayağında Kartal dövmesi vardı Samsunlu gencin. O zamanki ekip arkadaşım Oğuz
Yörük ile Avusturya kampındaki ilk gününde bunu farkedip haber yaptığımızda
tepki göstermişti… ‘Bir kuş dövmesi’ deyip kestirip atmaya çalışmıştı.
Sonra bu ‘Kartal’ dövmeli futbolcu 8 yıl Fenerbahçe’de
oynadı. Sezonda ortalama 35 maça yakın forma giyerken herhalde kimse ‘Formasının
hakkını vermedi’ diyemez… Fenerbahçeli, Kartal dövmeli futbolcuyu bağrına
bastı, o da karşılığında kan dökme pahasına mücadelesini üst düzeyde verdi…
Başlarda Karadeniz’in mütevazi bir ismi olarak dikkatimi
çekti. Sonra büyük takım forması giyip yıldızlaşmanın doğrultusunda adım adım
uzaylılaştı. Uzun aradan sonra yeniden çalışmaya başladığımda kendisini yine
bulutların üzerinde gözlemledim. Türkiye şartlarında normaldi, şaşırmadım.
Üzüldüğüm, transfer döneminde twitter hesabında hakaret içeren sözlerle kendisi
hakkında haber yapanlara yaklaşımıydı. Oysa o da biliyordu ki günümüz
şartlarında Fenerbahçeli bir futbolcu veya yönetici ile transfer konuşmak
karşılıklı kandırmacadan öte gitmiyor. Dolayısıyla haber, habercinin güvendiği,
konuya yakın isimlerden alınan bilgiye orantılı yapılıyor. Haberde isim
kullanmak ise, başkanın hışmından korku nedeniyle neredeyse imkansız…
Bir de tekrardan çalıştığım döneme denk geldiği için
biliyorum ki… Gökhan kasım – aralık aylarında başkana, yöneticilere ‘Devre
arası sözleşmemi uzatalım, konu uzamasın’mesajlarını gönderdi… Gelen yanıt
başkandan oldu ve netti: ‘Şampiyon olmazsak herkesi yakarım!’
Bunu 8 yıllık emeği doğrultusunda içerledi Kartal dövmeli
futbolcu. Ekonomik olarak yaşına uygun bir teklif gelince dövmesinin
doğrultusunda uçtu gitti Kanaryaların ocağından…
Peki… Bu 8 yıl içerisinde Fenerbahçeli ne kadar tanıdı
Gökhan Gönül’ü? Çıktığı noktadan yükseldiği Fenerbahçe kaptanlığına kadar olan
yaşam öyküsü aslında bir çok yaşı küçük Fenerbahçe’liye örnek olacak hikayeler
içeriyordu. Hatta o kadar ki, takım tutma yaşındaki gençleri Fenerbahçeli
yapacak kadar renkli bir futbol yaşamı vardı Gökhan’ın…
Ama Fenerbahçe’nin ‘Yasaklar dünyası’, bu Kartal dövmeli
futbolcuyu insanların yakından tanımasını hep engelledi. Yapılan sayılı
röportajda sorular hep sansür altındaydı… Mesela neden o Kartal dövmesi vardı
Gökhan’ın? Sonra neden Fenerbahçe’ye geldi? O dövmeye pişman olmuş muydu?
Bunlar veya benzeri sorular hiç sorulamadı Gökhan’a…
Gökhan gibi bir çok yıldız futbolcuyu Fenerbahçeli son 20
yıldır yakından tanıyamadı… Çünkü yasaklar dünyası bilinenin bile yazılmasını
engelliyordu… Bu da Fenerbahçe’yi aile kimliğinden hep uzaklaştırdı. Susacak,
parasınn karşılığında konuşmadan işini yapacak isimlerden oluştu Fenerbahçe…
İyi de para veriliyordu… Oynamayanlar bile Dereağzı’nda ‘sağlık için spor’
yapıp yıllarca Fenerbahçe parası yediler… En sonunda UEFA’nın mali kriter
sopası bile geldi bu bonkörlüğün sonunda…
Şimdi hazır olun Gökhan’ın Beşiktaş formasıyla önümüzdeki
aylarda vereceği röportajlara, demeçlere… Bunları Fenerbahçeli muhabirler de,
belki fazlasıyla yaparlardı ama izin verilmedi…
Mustafa Doğan, Yusuf, Rüştü, Ali Güneş… Bunlar hep
çalıştığım dönemin Fenerbahçe’den Beşiktaş’a giden isimleriydi. Hepsi Kadıköy
cephesinde tu-kaka ilan edildi. Yıllar sonra herbiri, sohbetlerimizde, ‘Bireysel
özgürlüğü yaşadık. Konuşabildik’ demiş isimler…
Ne mi anlatmaya çalışıyorum… Bırakacaksın insanı…
Konuşacak… Futbolcusu, yöneticisi, muhalefeti, taraftarı… Hepsi konuşacak.
Fenerbahçe’yi haksız yere eleştirenlerin karşısına başkanı, yöneticisi bizzat
çıkacak ki haksız ifadeler sona erecek… Teknik direktörün basın toplantısına
haber gönderip onu susturmakla olmaz… Veya muhalefet diye Hulusi Belgü’nün 10
yaşındaki oğlunun kombinesi iptal etmekle olmaz… Veya kombinelerde keyfi
iptallerle…
Sonuçta ortaya 1000 kişiden oluşan sezon açılışları çıkar…
Bu da Büyük Fenerbahçe’nin kimliğine yakışmaz… Belki şahsi girişimlerle 3-5 maç
doldurursunuz ama vefakar taraftarı geri getirmezsiniz…
Israrcıyım… Fenerbahçe’yi aile kimliğini yeniden
kazandıracak bir oluşum devralmalı… Aksi takdirde… Başarısızlık 150 milyon euro
değer biçilen takımın şampiyon olamaması değildir… Başarısızlık boş
tribünlerdir… Susturulan kitlelerdir… Soğutulan insanlardır…. Kaybedilen vefadır…
***
Çenem düşmüşken…
Bu sezon Fenerbahçe’nin zoraki şartlar doğrultusunda
yürüttüğü transfer politikası var… Geçen yılki Yıldız Yağmuru’nun ardından
yaşanan düş kırıklığı gösterdi ki büyük isimler şampiyonluğun garantisi değil…
Eğer bir politika doğrultusunda bu isimler alınıyorsa bu
yapılanma farklı ve olumlu sonuçlar verebilir. Kadronun eksik olduğu aşikar. Ama
alınan isimler ciddi bir uyum sağlayabilirler. Nedeni, kimse Van Persie, Nani,
Diego gibi isimlerden beklediği beklentiler içerisinde değil. Rahatlık bazen
beklenmedik büyük başarılar getirebilir.
Ama demin belirttiğim gibi bir politika izleniyorsa bu kimle
yapılıyor, bilemiyorum… Pereira’ya kimsenin güveneceğini sanmıyorum. Terrenao
gibi görüntüde de biri yok… Ama eğer başarı gelirse bunu öğreniriz kesinlikle…
Ancak bu takımın bir kimlik yakalayıp bir yola girmesi,
dünya yıldızlarının uyum sağlamasından daha kolay olabilir. Yalnız kulübenin de
güçlendirilmesi şart… Bir de gitmek isteyenin tutulmaması…