Bir evde bir sabah... Evin babasının gözleri bir habere takılıyor: 'Ünlü yorumcu X astronomik bir rakamla artık X gazetesinde de yazmaya başlayacak' Rakam büyüleyici. Baba içinden 'Adama bak, hem TV'den hem de gazeteden götürüyor. Dilerim bizim oğlan da gazeteci olur' diyor. Aslında o yorumcunun kökeni gazetecilik değil ama basının önemli isimlerinden biri olmuş. Ve basın denilince o isim konuşuluyor. Çoğu insana da bir hedef noktası oluyor. Aslında onun gibiler çok değil ama aldığı ücret gazeteciliği herkesin gözüönünde 'cazip' bir meslek olarak gösteriyor.
Bir başka evde bir başka sabah... Evin babası maçlarla ilgili haberlere bakıyor. Fotoğrafları inceliyor. İçinde bir sızıyla... Daha birkaç gün önce 'kemer sıkma' politikasıyla işine son verilmiş bir emekçi o. Yıllarca soğuk – sıcak demeden; ailesinden, çocuğundan uzak kalma pahasına; karın tokluğuna emek verip haberler çıkarmış bir baba o. Yaptığı haberler günlerce TV programlarına malzeme olmuş biri o. Ama iş kemer sıkmaya gelince, 'Kusura bakma' denmiş biri. Şimdi o haberleri bir buruk okuyor. Ve yarınını bilmeden gününe başlıyor...
İşte gerçek gazetecilerin yaşamı bu... Asılacak ilk insan olma tercihi sırtında, geçip giden yıllar... Yaptığı haberler onun imzasıyla belki bir gün çıkıyor ama günlerce insanlara konu, malzeme oluyor... Ve o haberi ne zorluklarla, bazen ne tehditlerle çıkardığını kimse hesaplamıyor.
Bugünlerde yine bazı meslektaşlarımızın işine son veriliyor, gazeteler kapanıyor. O ünlü yorumculardan biri transfer olduğunda veya işsiz kaldığında gazetelere haber olabiliyor ama onlarca insanın evine 'Çıkarıldığımı nasıl evdekilere söyliyeceğim' diyerek gittiğinden kimselerin haberi olmuyor. Meslektaşları dışında...
Ben işten çıkarılalı 2 ay olacak yakında. Ben o isimlerden değilim. Durumum farklı oldu. Arkamda duran, durabilen bir zihniyet olmadı. Hiçbir yanlışım yokken çıkarıldım. Çıkarılma nedenim olan gerekçe aynı gazetede haber olarak kullanılırken ben suçlu ilan edildim.
Ama işsiz kalan diğerleri... Aynı gerekçe: 'Kemer sıkma'
Dengesiz bir düzen....
İnsan 'gerçek gazeteci' patronları arıyor. Geçmişte haber yapan insanlar baştacıyken şimdilerde sivri konuşanlar, muhabirliğin yanından geçmeyenler basının lideri oldular. Bize de seyreylemek düşüyor.
Basın giderek farklı ve olumsuz bir kıyafete bürünmeye başladı. Acilen yeni bir patron, daha doğrusu geçmişin 'gazeteci patron' zihniyeti ortaya çıkmazsa inanın gazeteci olmanın hiçbir anlamı kalmayacak.
Sevgili aileler, aman siz siz olun, çocuklarınızı bu meslekten uzak tutun. Gelecek gözükmüyor ne yazık ki...
Ve siz sürekli medyayı suçlayan dostlarım... Bu tablo biraz da sizin eseriniz. Kimlere prim verirken kimlerin harcandığına dikkat edin. Bu işin emekçileri var, onlara sahip çıkın. En azından kızdıklarınızı gündeme getireceğinize size haber sunan insanları ön plana taşıyın. Biliyorum kızacaksınız ama Shaktar maçını hatırlatacağım. O gün tribünde saldırmaya çalıştığınız insanların medya içerisinde ne görev yaptığını hiç düşündünüz mü? Samimi olun: Oradakilere ayıp ettik diye hiç içinizden geçirdiniz mi?
Devir fena oldu... Biliyorum ki hiçbir müdür veya yönetici sebepsiz yere elemanını gözden çıkarmaz ama yukarıdan gelen emirler o kadar ağır ki... 'Şu kadar adam çıkar' dendi mi yapacak bir şey kalmıyor. Açıkcası ben bu mesleğe başlarken anlatılan düzen bu değildi. Esas 'Haber bul, ekmeğini kazan' şeklindeydi. Şimdi... Ben de bir isim bulamıyorum bu devire...
Bir gazete kapandı... Bir grup arkadaşımız da işsiz kaldı. Hepsine sabır diliyorum... Ve bir an önce yeni gazetelerin, yeni zihniyetlerle açılmasını umuyorum... Zor olduğunu bile bile...
İçim darala darala yazdım bunları... Kızanlar olacak belki ama 'Bunlar gerçek değil' diyebilen olabilecek mi...
Bir de ricamı tekrarlamak istiyorum... Lütfen yorumlarınız veya taleplerinizi buraya yazın, diğer sosyal ortamlara değil. 'Sıkıntı oluyor' diyenler var ama 3-5 de olsa gönderebilen var... Az uğraşın, başarırsınız...
Ayrıca benden yazmamı istediğiniz konu, kişi veya bir sorularınız varsa bunları da bekliyorum...
Sağlıcakla ve işinizle kalın...