30 Aralık 2014 Salı

Geçmiş olsun...

Bu yıl da medyadaki birçok isim için son derece tatsız geçti… Mesleki zevkin zaten sona erdiği, sadece geçmişten gelen alışkanlıkla geçim kapısı haline bir meslek oldu gazetecilik…
Birçok isme üzülürken yılın bu son günlerinde yine ‘tenkisat’ adı altında, yalandan ‘ekonomik sıkıntı’ gerekçesine dayandırılarak işten çıkarılan çok sayıda isim okuduk medya sitelerinde…
Tam yeni yıl öncesinde başlarına gelen bu sıkıntı nedeniyle herkese geçmiş olsun… Dilerim en kısa sürede yine mesleklerinin bir yerinde kendilerini bulurlar…
Bu arada dikkatimi çekiyor… İşten çıkarılmalarda 2 tür çalışan var… Ya 16-17 yaşlarından beri, eğitimin fazla gerekli olmadığı yıllarda bu mesleğin tozunu sindirerek yaşamlarını bu işe adayanlar… Ya da son yıllarda çeşitli İletişim Bilimleri Fakültelerinden mezun olanlar…
Geriye ne kaldı derseniz… Hani böyle belli bir yaşta bu mesleğe tesadüfen bulaşanlar vardır… Onlar oldukları yerdeler… Bir ortak noktayla: Bir beyefendiye veya gruba yakın olmaları…
Özellikle ekranlarda yüzlerini yerleştirenlere bakıyorum da… Hayatlarında kaç idman izlemişler… Kaç maça gitmişler… Kaç spor haberleri var… Ama bir yandan kimleri tanıyorlar… Ve sporumuza katkıları…!!!
Benim alanım spor muhabirliğiydi… Zaten okul eğitimi almış olanlar çok azdık, iyice azaldık. Artık mesleğin ustalarını da yolluyorlar. Bakıyorsunuz, en ufak bir geçmişi, bir eğitimi, bir tecrübesi olmayan, hiç ortada gözükmemiş isimler gazetelerde, ekranlarda…
Sonra gazetecilik ölüyormuş…  Ne bekliyordunuz?
Benim çıkarılma şeklimi biliyorsunuz… Serhat Albayrak isimli şahsın bir komutuyla meslek hayatım noktalanıverdi… Sonrasında da kimse kapı açamadı bana… Çünkü bu meslekte tuhaf bir ilişki girdabı oluştu… Domino taşları misali, tepelerde herkes birbirine yaslanmış durumda… ‘Aman başıma bir iş gelmesin’ modunda herkes…
Bugünün patronları, müdürleri gün gelecek nasıl ‘Biz gazetecilik yaptık’ diyebilecekler, merak ediyorum… Örneğin hakkımı asla helal etmediğim Serhat Albayrak ve ekibi… Koskoca bir gazeteyi nasıl bir bülten haline getirdiler…
Sonuçta… Koskoca bir mesleğe yazık edilirken yeni yıla son dakika sürpriziyle giren arkadaşlarıma tekrar geçmiş olsun diyorum…
Her geçen yılın giderek daha da yaşamı keyifsiz hale getirdiği bir kuşağın bireyleri olduk…
Hani derler ya… Elinizde sihirli sopa olsa diye…
İsterdim ki..
Birileri de şu medya dünyamıza dalsa… Komple tüm patronlara ‘özverili’ hizmetlerinden ötürü teşekkür edip değil medyada görev almak, gazete okuma yasağı getirse… Yeni ve tam bağımsız, tam objektif isimlerle gazeteler, TV’ler kursalar… Hadi çoğulunu geçtim… 2015’de ‘1’ tane öyle gazete kurulsa…. Kurulsa da umutlansak…

Yeni yılda kimsenin iş hayatında hak etmediği tecrübeler yaşamaması dileğiyle…

7 Aralık 2014 Pazar

Kaptanın uzaklardaki vedası



Aile sıcaklığı içinde bir pazar sabahı… Kahvaltı sonrası gazetelere göz atış… Ve bir futbolsever olarak akşam maçlarını bekleyiş…
Gazetelerde bir haber… ‘Alex bugün futbola veda ediyor’
Aklıma onlarca Fenerbahçe maçı geliveriyor. Yıllarca sabahtan maçları düşünürken ‘Neyse ki Alex var, bugünü de halleder’ dediğim…
Dün Fenerbahçe Balıkesirspor’u 1-0 yendi. Rezil bir futbol. Aynı rezillikte gelen tek gol. Ve akıllarda kalan koca bir ‘hiç’…
Yüzlerce maç oynadı Alex Fenerbahçe’de… En kötü maçta bile şık bir gole imza atıp o maçın bir anısını kazıdı belleklere…
Alex’li yıllarda faal bir gazeteciydim. Alex varken onlarca yıldız geldi geçti. Ve onlarca da dedikodu…
‘Onla geçinemedi, bunun kuyusunu kazdı’…
Van Hooijdonk söylentileri bir örnekti… Şu an ikisinin birbirine yaklaşımlarına bir bakın…
Hadi günün anısına dile getirmediğim bir anımı anlatayım…
Malum Anelka ile aram iyiydi. Bir gece Beykoz’daki evindeyiz. O dönem Brezilyalılarla sorun yaşadığı söyleniyordu. Doğruydu da… Gerçekten ‘Bir takımda 1 Brezilyalı iyi, 2 kötü, 3 tane kaçmayı gerektirir’ diyenlerdendi. Pek futbol konuşmazdı ama o gece dert yanıyordu, özellikle Brezilyalılardan… Alex’e konu geldi. ‘O farklı. Herhalde öz Brezilyalı değil. Takımda sessiz sedasız hep denge kurma peşinde’ demişti.
Dile gelmiş – gelmemiş onca futbolcu sıkıntısına şahit oldum. Krizler, yönetici – futbolcu – taraftar – medya gibi köşeler arası gerginlikler…
Alex bunların hiçbirinde yoktu. Olsa bile çözüm arayan taraftı. Bir kriz yaşadı en sonunda, o da kendisine yakışır büyüklükte oldu… Ve kendine yakışır sonlandırdı… Arkada onlarca sevenini bıraktı… Bir de Fenerbahçe sevgisini… Ve en önemlisi son aktif maçını Kadıköy’de oynama arzusunu… Ama o dönem yakışan gitmesiydi onun adına… Ardında bir tane şaibeli olay, maç, hareket bırakmadan…
Neymiş tweet atmış, bacak bacak üzereyken… Bir de parasını sormuş… Falan filan… Sormuştur, belki de bacak bacak üstüne atmışken… Ona o da yakışırdı, kimlerin Fenerbahçe sıfatını, kimliğini, formasını nasıl kullandığını gördükten sonra…
Bugünün Fenerbahçe’sini izlemeye giderken, yıllarca izlediğimiz Alex’i en sıradan maç öncesi bile merakla beklediğimiz kadar beklediğiniz bir oyuncu var mı, bir düşünün… O gittiğinden beri artık maçlara bir adım önde başlamıyoruz…
Hakkında neler dendi, yazıldı, etti… O sustu… Susacaktır da…
Alex gibi isimler çok iyi bilir ki tarih herkesi zamanla hak ettiği yere koyar…
Sanmasınlar ki Fenerbahçe için Alex defteri kapandı… Alex bir gün mutlaka Fenerbahçe’ye geri gelecek… Gittiğinden beri yaşananlar net bir şekilde ortaya koydu ki Fenerbahçe’nin Alex gibi karakterlere ihtiyacı var…
Taraftarına söven, onla kavga eden, rakipleriyle uzlaşmak yerine zıtlaşmayı prensip edinenlere değil…
Alex’in Fenerbahçe’ye karşı başı hep dik oldu… Gerçek Fenerbahçe’linin ise boynu bükük…
Yılların kaptanının gönderiliş sürecini hatırladıkça… İçim acıyor…
Bugün kıtalar ötesinde futbolculuk yaşamına nokta koyacak Alex… Şartlarım uygun olsa gitmeyi çok isterdim… Daha da çok istediğim, Fenerbahçe kulübünün orada, efsane kaptanının son maçında yakışır bir şekilde temsil edilmesi olurdu…
Eminim ki bu gece orada sürpriz Alex dostları belirecektir…
Bugün statın oradaki heykelinin önünden geçenlerin yürekleri sızlayacaktır…
Alex gibi bir isim Fenerbahçe’de veda etmeliydi…
Ama o birilerinin işaretleme çalışmaları sonrası Fenerbahçe hainlerinden biriymişcesine ülkesine gönderildi…
Zamanında bunu yemeyenler çoktu…
Şimdilerde ise bu sayı giderek artıyor…
Kimse kimsenin ne kadar Fenerbahçeli olduğunu kıyaslayamaz… Eğer böyle bir kıyaslama olsaydı Alex en büyük Fenerbahçelilerden biri olurdu…
Neymiş, emeğinin karşılığını fazlasıyla kazanmış… Yok kazanmasaydı bari!
Kimler ne haram paralar kazandı Fenerbahçe’de… Kimler Fenerbahçe kimliğiyle ülkenin en tanınmışı olup servetlerine servet kattılar, bir düşünün…
Ve bir de Alex’in ortaya koyduğu portreye bakın… Bir Brezilyalının nasıl Fenerbahçe asiline dönüştüğü zaman dilimine…
Önemli olan Fenerbahçeli olmak değildir… Fenerbahçeli gibi yaşamaktır esas olan…
Alex böyle yaşadı Fenerbahçe’de…
En kısa sürede onu bir daha Kadıköy’de görebilmek dileği hep içimde…
Dilerim bugünkü Coritiba – Bahia maçının bitiş düdüğünden sonra onun adına içinde bol Fenerbahçe olan başarılı bir dönem başlar…
Aklımda bir şarkının sözleri…
‘Böyle mi sona erecekti… Böyle parça parça mı olacaktık… Bu kadar yalan mı yaşandı her şey… Hem sana hem bana yazık…’
Rahmetli babam uzakyol kaptanıydı… Denizciler kendi aralarında tecrübeli, iyi, saygıdeğer kaptanlara ‘efendi kaptan’ derler…
Alex de yeşil sahaların efendi kaptanıydı…
Görüşmek üzere efendi kaptan… Sana yakıştığı şekilde…

Ve biliyorsun ki sana edenler de hak ettiklerini yaşayacaklar… Sen bunu dilemesen de…