Temmuz 2011 – Ekim 2015… Tarihin bu süreci ülkemizde Şike
Davası’yla anılacak. 4 yılı aşkın süreç sonunda tarihi şike davasından herkes
aklandı. Bir ben hariç…
Adaletin verdiği son karar sonrası şikenin kumpas olduğu
tespit edildi. Hapis yatan, yargılanan herkes beraat etti. Şimdi konuşulan
kimin nasıl tazminat davası peşinde koşacağı…
3 Temmuz 2011 sabahı muhtemelen kolay kolay unutulmayacak.
Şike var mıydı yok muydu? Ne boyuttaydı? Tüm bu sorular artık tarihe gömüldü…
Şöyle bir bakıyorum da… Elbette bu işten çok kişi zarar
gördü, mağduriyet yaşadı. Ancak 2015 ekim ayı itibarıyla herkes yerinde devam
ediyor. Yüce adaletin verdiği karara saygı duymak herkesin boynunun borcu.
İtiraz makamları isteyen için hukuksal olarak vardır. Ben bunlara karışmam,
karışacak bir bilgim de yok. Çoğu insanın yaptığı bilinçsiz ukalalığı ise
hayatım boyunca benimsemedim. Tarzım olmadı.
Tek bir şey biliyorum. O da şike davası sonrası 2015 ekim
ayı itibarıyla tek mağdur olarak ortada benim kaldığım…
O günlere kısaca dönersek… Olay patladı. 1 ay sonra ben şike
davasına müdahil olduğum gerekçesiyle çalıştığım Sabah gazetesinden çıkartıldım.
Yanlışım hatırlamıyorsam ama tek işinden olan gazeteci bendim. Ve şike davasına
müdahil olduğum iddia edilmişti.
Oysa ki ben şike davasının hiçbir zaman içinde yer almadım.
Yargılanmadım. Yalnızca bir kez şahit olarak çağrıldım. Altını çiziyorum,
çağrıldım. Götürülmedim. Tek bir soru soruldu. Sonra da evime döndüm. Sonrası
da olmadı…
Bu arada 5 Ağustos 2011 itibarıyla Sabah Gazetesi’nden çıkartıldım…
Gazetecilik etiğine aykırı davrandığım gerekçesiyle 10
yıllık tazminatım, çocuğumun rızkı bana verilmedi…
Doğal olarak yüce Türk adaletinin kapısını çaldım. Halen
davam sürüyor. Hukuk okumadığım için anlayamadığım bir boyutlara geldi. Bu
arada davanın ilk ayağını kazandım. Karşı taraf yargıtayda bozdu. Sonrasında
kaybettim, ben yargıtayda bozdum. Ardından yine kaybettim. Şimdi yine
yargıtayda. Kararı bekliyorum…
Bu arada şike davasında gelişmeler birbirini izledi ve benim
davam sürerken şike dosyası kumpas olduğu gerekçesiyle iptal edildi…
Bu noktada benim durumum ne, anlamakta zorlanıyorum…
Israrla hep söyledim… Beni sevdiğim mesleğimden, ekmek
paramdan, çocuğumun rızkından eden Sabah Gazetesi’nin tepesine yerleştirilen ve
çıkışıma neden olan Serhat Albayrak’a hakkımı hiçbir zaman helal etmeyeceğim.
Müslüman insan olarak bilinen Serhat Albayrak’ın bir çalışanın ekmeğiyle bu
kadar kolay oynaması soru işaretidir. Üstelik bu şahıs çok istememe karşın asla
benimle o zamanlarda konuşmamıştır…
Şimdi şike davası sona erdi. Öyle bir şey yokmuş…
Peki…
Ya ben ne olacağım?
Elimden alınan mesleğim…
Kaybettiğim 4 yılım…
Bunların karşılığını kim verecek?
Şike Davası spor medyasına ‘üstün’ kalemler kazandırdı… Usta
yorumcular türedi… Bir çok insan bu süreçte farklı noktalara gelerek ciddi de
paralar kazandı…
Peki benim durumum?
Niye ben bu işin tek mağduru oldum?
Olmayan bir davada yer almamış olmama karşın ben niye bedel
ödedim?
Keşke bu ülke daha şeffaf olsa da birileri veya ben Serhat
Albayrak’a bunları sorabilse…
Yüce adalete inancımı yitirmemek için sürekli bir gayret
içindeyim…
Beklemeye hep devam ettim, hala bekliyorum…
Beni üzen noktalardan biri çok iddialı gözüken sektörümde de
zaman zaman yaptığım çıkışlara cevap gelmemesi oldu… Yüzyüze geldiğimde
‘Hakikaten sana büyük ayıp edildi’ diyen bir çok belli yerlerdeki isim,
ardından 3 maymunu oynayıp durdu…
Durumumu bilmeyen olduğunu sanmıyorum… Ama görmek isteyen
hiç olmadı…
İnancımı kaybetmeden devam ediyorum… Başta Serhat
Albayrak olmak üzere çok insana hakkımı
asla helal etmiyorum… İyi Müslümanların bunu aslında kendine dert etmesi
gerekir ya neyse…
Bu süreçte hep yanımda olanlar da oldu. Belki çok değiller
ama kendilerini bilirler… Onlara müteşekkirim, hakkım da sonuna kadar helal
olsun… Dilerim o insanlar yaşamları boyunca hep adaletle karşı karşıya
yaşarlar… Haksızlıkla, zülumla, adaletsizlerle değil…
Bana demişlerdi…
‘Bu ülkede herkesin yaptığı unutulur. Olan hep aynı
insanlara olur. Gün gelir, bu şike davasının tek mağduru sen olursun’
Gerçekten de öyle oldu…
Yazık…