7 Eylül 2020 Pazartesi

Portakal gibi olmak vardı...


Sık sık dile getiririm 2011’de işten ayrılmamla yaşadığım düş kırıklığını, hainliği…

Temmuz 2011’di… Sabah gazetesinde 10 yılı aşmıştım. Şike Davası’nın ilk ve en hızlı günleriydi. Gazeteye çağrıldım. Serhat Albayrak’ın talimatıyla nedeni belirtilmeksizin ücretsiz izne çıkarıldığım, ay başında hakkımda kararın ‘kendisi tarafından’ bildirileceği söylendi. Bir şey anlamadan asansöre bindim, çıkışa geldim.

Kartım kapıyı açmadı. Yanlış hatırlamıyorsam personel 11. kattı. Oradan aşağı indiğimde kartım iptal edilmişti bile. Güvenliktekilerin kartıyla çıkabildim.

Yılların Sabah gazetesinde böyle bir insani uygulama görmüştüm.

Sonrası malum… Merak edenler detayları eski yazılarımda bulabilir…

O günden itibaren başta Serhat Albayrak olmak üzere, ailemin rızkını elimden alan herkese hakkımı helal etmeyeceğimi her defasında belirttim…

* * *

Fatih Portakal… Seversiniz sevmezsiniz… Beğenirsiniz beğenmezsiniz… Ben severim de, beğenirim de…

Dönem dönem kızdığım, eleştirdiğim elbette olmuştur… Herkesin sevdiğini eleştirmesi gibi!

Ancak kimse tersini inkar edemez ki son 10 yıla damgasını haber spikeri o oldu. Tarzının süratle kopyalandığını gözlemledim ama kimse başaramadı.

Yandaş medya kepazeliğinin yaşandığı bu son 10 yılda aslında fazla da rakibi yoktu, olamazdı da… Çünkü inandığını yapabileceği ortamdaydı. O yüzden de kendi deyimiyle sürekli ‘smaç’ attı…

Vedasında Fox Ana Haber Bülteni’ne konuk olarak katıldı. Keyifle izledim..

‘Bir insan bir yere veda edecekse böyle olmalı’ diye düşündüm…

Ve kendi adıma üzüldüm!

Yarısı Cumhuriyet, yarısı Sabah gazetesinde olmak üzere 20 yılı aşkın süre spor muhabirliği yaptım. Çalıştığım kurumlarda kimseyle aram kötü olmadı. Yanlış bir olayda hiç yer almadım. Sevildiğimi de düşünmüşümdür. Saygı da gördüm ama bolca sevgi yaşadım herkesle.

Ta ki son patronajıma kadar… Önceki patronlarımla da çok fazla bir mesaim olmamıştı. Sonuncularla da…

İşimi yapıp maaşımı kazanmaya çalıştım…

Elbette çok büyük bir spor muhabiri olduğumu hiç düşünmedim, hala da düşünmüyorum. İşine saygılı, ortalamanın biraz üzerinde emekçiydim.

Cumhuriyet’ten ekonomik nedenlerden ötürü ayrılırken çok ağlamıştım, arkamdan ağlayanlar da olmuştu. Bu da bana bir yandan gurur vermişti…

Ama Sabah’tan… Sessiz sedasız koparıldım. Hiçbir hatam ve günahım yokken… Kurban edilmiştim… Ve edenler hiç karşıma çıkmadığı için ‘Neden’ diye soramadım…

Nedenini yıllar içinde daha iyi çözünce öfkem içimde daha da büyüdü ya neyse…

Fatih Portakal iyi insanlarla çalışma şansı yakaladığı için bulunduğu konuma eşdeğer bir saygınlıkta uğurlandı…

O kendi isteğiyle ayrıldı, ben çıkarıldım…

Olabilir, saygı duyarım… Kimse kimseyle çalışmak zorunda değil…

Ama en azından karşılıklı, insan gibi konuşarak bu noktaya gelinebilirdi.

Benim ödülüm ise yıllar içinde zaman zaman karşıma çıktı.

Mesela bana kimse ‘Sen yanlış yaptın’ demedi, aksine Sabah gazetesindekiler bile yaşadığımın ahlaksızlık olduğunu söylediler...

Arada bir yerlere yazmaya başladığımda ‘Neredeydin’ diyenler çıktı…

Spor medyasının şu haline görüp ‘Keşke sizin dönem devam edebilseydi’ diyenlerin ise… Çok fazlalar…

Bunlarla avundum, avunuyorum….

İyi ve düzgün bir görüntü bırakmak da keyifli oldu kendi adıma…

Portakal, herkesle ekran karşısında vedalaşırken helallik aldı…

Aradan 9 yıl geçti. O ahlaksız tutumdan ötürü öfkem dinmediğimden hala hakkımı helal etmiyorum… Etmeyeceğim de… Kimse o insanlardan inançlı, onlar dert edinsin!

Kurdukları komedi medya düzeninde düştükleri durum zaten herkesin gözü önünde!

Herkese işi ne olursa olsun, çalıştığı yerden Fatih Portakal gibi ayrılmasını dilerim…

Sevgiyle… Saygıyla…

Tam zirvede bıraktı ve sevenleri onu çok arayacaktır…

Ancak mesajları çok net ve anlamlıydı….

‘Hep kendimi tekrarlamaya başladığımı gördüm’ dedi… Yani bu ülkede değişen bir şey de yok, bir şey anlayan da… Sanırım bunu yolu yordamıyla dile getirdi…

‘Ertelesem hayatta kendi adıma bazı şeylere geç kalacaktım’ dedi… Çok ciddi bir mesaj olabilir herkese…

 ****

Medya dünyasında alışık olmadığımız şıklıkta bir veda izleyince bu satırları yazmak geldi içimden…

Dilerim herkes işinden gücünden hakettiği şekilde ayrılır…

 Ve dilediği, mutlu olacağını düşündüğü yerlere yelken açar…

Son kez altını çizeyim: Bunun için iyi insanlarla karşılaşmak çok önemli…

Dostluğunu, iyiliğini esirgemeyenlerden kopmamaya gayret edin…

El uzatın ki elinizi tutan olsun…

Hiç yorum yok: